وَاِذْ قَالُوا اللهم اِنْ كَانَ هٰذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَاَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِّنَ السَّمَاۤءِ اَوِ ائْتِنَا بِعَذَابٍ اَلِيْمٍ ( الأنفال: ٣٢ )
And when
وَإِذْ
ve hani
they said
قَالُوا۟
demişlerdi
"O Allah!
ٱللَّهُمَّ
Allah'ım
If
إِن
eğer
was
كَانَ
ise
this
هَٰذَا
bu
[it]
هُوَ
(kişi)
the truth
ٱلْحَقَّ
bir gerçek
[of] from You
مِنْ عِندِكَ
senin yanından gelmiş
then (send) rain
فَأَمْطِرْ
yağdır
upon us
عَلَيْنَا
başımıza
(of) stones
حِجَارَةً
taş
from the sky
مِّنَ ٱلسَّمَآءِ
gökten
or
أَوِ
yahut
bring (upon) us
ٱئْتِنَا
bize getir
a punishment
بِعَذَابٍ
bir azab
painful"
أَلِيمٍ
acıklı
veiẕ ḳâlü-llâhümme in kâne hâẕâ hüve-lḥaḳḳa min `indike feemṭir `aleynâ ḥicâratem mine-ssemâi evi-'tinâ bi`aẕâbin elîm. (al-ʾAnfāl 8:32)
Diyanet Isleri:
"Allah'ımız! Eğer bu Kitap, gerçekten Senin katından ise bize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azab ver" demişlerdi.
English Sahih:
And [remember] when they said, "O Allah, if this should be the truth from You, then rain down upon us stones from the sky or bring us a painful punishment." ([8] Al-Anfal : 32)
1 Abdulbaki Gölpınarlı
Hani Allah'ım demişlerdi, bu, senin katındansa ve gerçekse başımıza gökten taş yağdır, yahut da bize elemli bir azap ver.