yes'elûneke `ani-l'enfâl. ḳuli-l'enfâlü lillâhi verrasûl. fetteḳu-llâhe veaṣliḥû ẕâte beyniküm. veeṭî`ü-llâhe verasûlehû in küntüm mü'minîn.
Sana, ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: Ganimetler Allah'ın ve Peygamberindir. İnanıyorsanız Allah'tan sakının, aranızdaki münasebetleri düzeltin, Allah'a ve Peygamberine itaat edin.
inneme-lmü'minûne-lleẕîne iẕâ ẕükira-llâhü vecilet ḳulûbühüm veiẕâ tüliyet `aleyhim âyâtühû zâdethüm îmânev ve`alâ rabbihim yetevekkelûn.
İnananlar ancak, o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalbleri titrer, ayetleri okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır. Ve Rablerine güvenirler; namaz kılarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarf ederler.
elleẕîne yüḳîmûne-ṣṣalâte vemimmâ razaḳnâhüm yünfiḳûn.
İnananlar ancak, o kimselerdir ki Allah anıldığı zaman kalbleri titrer, ayetleri okunduğu zaman bu onların imanlarını artırır. Ve Rablerine güvenirler; namaz kılarlar; kendilerine verdiğimiz rızıktan yerli yerince sarf ederler.
ülâike hümü-lmü'minûne ḥaḳḳâ. lehüm deracâtün `inde rabbihim vemagfiratüv verizḳun kerîm.
İşte gerçekten inanmış olanlar bunlardır. Onlara Rablerinin katında mertebeler, mağfiret ve cömertçe verilmiş rızıklar vardır.
kemâ aḫraceke rabbüke mim beytike bilḥaḳḳ. veinne ferîḳam mine-lmü'minîne lekârihûn.
Nitekim, Rabbin seni hak uğrunda evinden savaş için çıkarmıştı, oysa müslümanların bir takımı bundan hoşlanmamıştı.
yücâdilûneke fi-lḥaḳḳi ba`de mâ tebeyyene keennemâ yüsâḳûne ile-lmevti vehüm yenżurûn.
Sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi, gerçek ortaya çıktıktan sonra bile seninle tartışıyorlardı.
veiẕ ye`idükümü-llâhü iḥde-ṭṭâifeteyni ennehâ leküm veteveddûne enne gayra ẕâti-şşevketi tekûnü leküm veyürîdü-llâhü ey yüḥiḳḳa-lḥaḳḳa bikelimâtihî veyaḳṭa`a dâbira-lkâfirîn.
Allah bu iki taifeden birini size vadetmişti; siz, kuvvetsiz olanın size düşmesini istiyordunuz. Oysa, suçluların hoşuna gitmese de, hakkı ortaya çıkarmak ve batılı tepelemek için, Allah sözleriyle hakkı ortaya koymak ve inkarcıların kökünü kesmek istiyordu.
liyüḥiḳḳa-lḥaḳḳa veyübṭile-lbâṭile velev kerihe-lmücrimûn.
Allah bu iki taifeden birini size vadetmişti; siz, kuvvetsiz olanın size düşmesini istiyordunuz. Oysa, suçluların hoşuna gitmese de, hakkı ortaya çıkarmak ve batılı tepelemek için, Allah sözleriyle hakkı ortaya koymak ve inkarcıların kökünü kesmek istiyordu.
iẕ testegîŝûne rabbeküm festecâbe leküm ennî mümiddüküm bielfim mine-lmelâiketi mürdifîn.
Rabbinizin yardımına sığınıyordunuz. O, "Ben size, birbiri peşinden bin melekle yardım ederim" diye cevap vermişti.
vemâ ce`alehü-llâhü illâ büşrâ velitaṭmeinne bihî ḳulûbüküm. veme-nnaṣru illâ min `indi-llâh. inne-llâhe `azîzün ḥakîm.
Allah bunu ancak bir müjde olması ve kalblerinizin yatışması için yapmıştı. Yardım ancak Allah katındandır. Doğrusu Allah güçlüdür, hakimdir.
القرآن الكريم: | الأنفال |
---|---|
Ayet Sajdah (سجدة): | - |
suresi (latin): | Al-Anfal |
sayı Suresi: | 8 |
Genel Toplam ayet: | 75 |
Toplam kelimeler: | 1075 |
Toplam karakter: | 5080 |
sayı Ruku: | 10 |
yer: | Medine |
Azalan Sipariş: | 88 |
Ayetten Başlarken: | 1160 |