ثُمَّ
sonra
عَبَسَ
surat astı
وَبَسَرَ
kaşlarını çattı
ŝümme `abese vebesera.
Sonra kaşlarını çattı, suratını aştı;
ثُمَّ
sonra
أَدْبَرَ
arkasını döndü
وَٱسْتَكْبَرَ
ve böbürlendi
ŝümme edbera vestekbera.
Sonra da sırt çevirip büyüklük tasladı.
فَقَالَ
sonra dedi
إِنْ
değildir
هَٰذَآ
bu
إِلَّا
başka bir şey
سِحْرٌ
bir büyü(den)
يُؤْثَرُ
rivayet edilip öğretilen
feḳâle in hâẕâ illâ siḥruy yü'ŝer.
"Bu sadece öğretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnızca bir insan sözüdür" dedi.
إِنْ
değildir
هَٰذَآ
bu
إِلَّا
başka bir şey
قَوْلُ
sözü(nden)
ٱلْبَشَرِ
bir insan
in hâẕâ illâ ḳavlü-lbeşer.
"Bu sadece öğretilegelen bir sihirdir. Bu Kuran yalnızca bir insan sözüdür" dedi.
سَأُصْلِيهِ
onu sokacağım
سَقَرَ
Sekar'a
seuṣlîhi seḳara.
İşte bu adamı yakıcı bir ateşe yaslayacağım.
وَمَآ
ve
أَدْرَىٰكَ
sen nereden bileceksin?
مَا
ne olduğunu
سَقَرُ
Sekar'ın
vemâ edrâke mâ seḳar.
Yakıcı ateşin ne olduğunu sen nerden bilirsin?
لَا تُبْقِى
geriye bir şey komaz
وَلَا
ve ne de
تَذَرُ
bırakmaz
lâ tübḳî velâ teẕer.
O, ne geri bırakır ne de azabdan vazgeçer.
عَلَيْهَا
üzerinde vardır
تِسْعَةَ
(on)dokuz
عَشَرَ
on(dokuz)
`aleyhâ tis`ate `aşer.
Orada ondokuz bekçi vardır.