الَّذِيْنَ كَذَّبُوْا شُعَيْبًا كَاَنْ لَّمْ يَغْنَوْا فِيْهَاۚ اَلَّذِيْنَ كَذَّبُوْا شُعَيْبًا كَانُوْا هُمُ الْخٰسِرِيْنَ ( الأعراف: ٩٢ )
Those who
ٱلَّذِينَ
kimseler
denied
كَذَّبُوا۟
yalanlayan
Shuaib
شُعَيْبًا
Şu'ayb'i
(became) as if
كَأَن
sanki gibi oldular
not they (had) lived
لَّمْ يَغْنَوْا۟
hiç oturmamış
therein
فِيهَاۚ
orada
Those who
ٱلَّذِينَ
kimseler
denied
كَذَّبُوا۟
yalanlayan
Shuaib
شُعَيْبًا
Şu'ayb'i
they were
كَانُوا۟
oldular
them
هُمُ
onlar
the losers
ٱلْخَٰسِرِينَ
ziyana uğrayanlar
elleẕîne keẕẕebû şu`ayben keel lem yagnev fîhâ. elleẕîne keẕẕebû şu`ayben kânû hümü-lḫâsirîn. (al-ʾAʿrāf 7:92)
Diyanet Isleri:
Şuayb'ı yalanlayanlar, yurtlarında sanki hiç yaşamamışlar gibi oldular, izleri bile kalmadı. Mahvolanlar, Şuayb'ı yalanlayanlar oldu.
English Sahih:
Those who denied Shuaib – it was as though they had never resided there. Those who denied Shuaib – it was they who were the losers. ([7] Al-A'raf : 92)
1 Abdulbaki Gölpınarlı
Şuayb'i yalanlayanlar, sanki oralarda hiç oturmamışlar, hiç yaşamamışlardı, Şuayb'i yalanlayanlar, asıl zarara uğramışlardı.