Skip to main content

أَيُشْرِكُونَ
ortak mı koşuyorlar?
مَا
şeyleri
لَا يَخْلُقُ
yaratmayan
شَيْـًٔا
hiçbir şey
وَهُمْ
ve kendileri
يُخْلَقُونَ
yaratılan

eyüşrikûne mâ lâ yaḫlüḳu şey'ev vehüm yuḫleḳûn.

Kendileri yaratılmışken, bir şey yaratamayan putları mı ortak koşuyorlar?

Tefsir

وَلَا يَسْتَطِيعُونَ
güçleri yetmez
لَهُمْ
onlara
نَصْرًا
yardım etmeye
وَلَآ
ne de
أَنفُسَهُمْ
kendilerine
يَنصُرُونَ
yardım edebilirler

velâ yesteṭî`ûne lehüm naṣrav velâ enfüsehüm yenṣurûn.

Oysa putlar ne onlara yardım edebilir ve ne de kendilerine bir yardımları olur.

Tefsir

وَإِن
şayet
تَدْعُوهُمْ
onları çağırsanız
إِلَى ٱلْهُدَىٰ
doğru yola
لَا يَتَّبِعُوكُمْۚ
size uymazlar
سَوَآءٌ
birdir
عَلَيْكُمْ
sizin için
أَدَعَوْتُمُوهُمْ
onları çağırmanız
أَمْ
ya da
أَنتُمْ
sizin
صَٰمِتُونَ
susmanız

vein ted`ûhüm ile-lhüdâ lâ yettebi`ûküm. sevâün `aleyküm ede`avtümûhüm em entüm ṣâmitûn.

Onları doğru yola çağırırsanız, size uymazlar; çağırmanız da, susmanız da onlar için birdir.

Tefsir

إِنَّ
şüphesiz
ٱلَّذِينَ
kimseler
تَدْعُونَ
yalvardıklarınız
مِن دُونِ
başka
ٱللَّهِ
Allah'tan
عِبَادٌ
kullardır
أَمْثَالُكُمْۖ
sizler gibi
فَٱدْعُوهُمْ
çağırın onları da
فَلْيَسْتَجِيبُوا۟
cevap versinler
لَكُمْ
size
إِن
eğer
كُنتُمْ
iseniz
صَٰدِقِينَ
doğru

inne-lleẕîne ted`ûne min dûni-llâhi `ibâdün emŝâlüküm fed`ûhüm felyestecîbû leküm in küntüm ṣâdiḳîn.

Allah'tan başka taptıklarınız putlar da, sizin gibi yaratıklardır. Eğer doğru sözlü iseniz, onları çağırın da size cevap versinler bakalım.

Tefsir

أَلَهُمْ
onların var mı?
أَرْجُلٌ
ayakları
يَمْشُونَ
yürüyecekleri
بِهَآۖ
onunla
أَمْ
yada
لَهُمْ
var mı?
أَيْدٍ
elleri
يَبْطِشُونَ
tutacakları
بِهَآۖ
onunla
أَمْ
yoksa
لَهُمْ
var mı?
أَعْيُنٌ
gözleri
يُبْصِرُونَ
görecekleri
بِهَآۖ
onunla
أَمْ
yahut
لَهُمْ
mı var?
ءَاذَانٌ
kulakları
يَسْمَعُونَ
işitecekleri
بِهَاۗ
onunla
قُلِ
de ki
ٱدْعُوا۟
çağırın
شُرَكَآءَكُمْ
ortak(koştuk)larınızı
ثُمَّ
sonra
كِيدُونِ
bana tuzak kurun
فَلَا
hiç
تُنظِرُونِ
göz açtırmayın bana

elehüm ercülüy yemşûne bihâ. em lehüm eydiy yebṭişûne bihâ. em lehüm a`yünüy yübṣirûne bihâ. em lehüm âẕânüy yesme`ûne bihâ. ḳuli-d`û şürakâeküm ŝümme kîdûni felâ tünżirûn.

Onların yürüyecek ayakları mı var, yoksa tutacak elleri mi var, ya da görecek gözleri mi var, veya işitecek kulakları mı var? De ki: "Ortaklarınızı çağırın elinizden gelirse bana tuzak kurun, göz açtırmayın."

Tefsir

إِنَّ
muhakkak
وَلِۦِّىَ
benim velim
ٱللَّهُ
Allah'tır
ٱلَّذِى
o ki
نَزَّلَ
indirdi
ٱلْكِتَٰبَۖ
Kitabı
وَهُوَ
ve O
يَتَوَلَّى
yönetir
ٱلصَّٰلِحِينَ
iyileri

inne veliyyiye-llâhü-lleẕî nezzele-lkitâb. vehüve yetevelle-ṣṣâliḥîn.

"Çünkü benim dostum, Kitap'ı indiren Allah'tır. O, iyileri dost edinir."

Tefsir

وَٱلَّذِينَ
kimseler ise
تَدْعُونَ
yalvardıklarınız
مِن دُونِهِۦ
O'ndan başka
لَا يَسْتَطِيعُونَ
güçleri yetmez
نَصْرَكُمْ
size yardım etmeye
وَلَآ
ne de
أَنفُسَهُمْ
kendilerine
يَنصُرُونَ
yardım edebilirler

velleẕîne ted`ûne min dûnihî lâ yesteṭî`ûne naṣraküm velâ enfüsehüm yenṣurûn.

"O'nu bırakıp da taptıklarınız, kendilerine yardım edemezler ki size yardım etsinler."

Tefsir

وَإِن
eğer
تَدْعُوهُمْ
onları çağırsanız
إِلَى ٱلْهُدَىٰ
hidayete
لَا يَسْمَعُوا۟ۖ
işitmezler
وَتَرَىٰهُمْ
ve görürsün
يَنظُرُونَ
baktıklarını
إِلَيْكَ
sana
وَهُمْ
oysa onlar
لَا يُبْصِرُونَ
görmezler

vein ted`ûhüm ile-lhüdâ lâ yesme`û. veterâhüm yenżurûne ileyke vehüm lâ yübṣirûn.

Onları doğru yola çağırırsanız duymazlar. Sana baktıklarını görürsün, oysa görmezler.

Tefsir

خُذِ
al
ٱلْعَفْوَ
affı
وَأْمُرْ
emret
بِٱلْعُرْفِ
iyiliği
وَأَعْرِضْ
yüz çevir
عَنِ ٱلْجَٰهِلِينَ
cahillerden

ḫuẕi-l`afve ve'mür bil`urfi vea`riḍ `ani-lcâhilîn.

Sen af yolunu tut, bağışla, uygun olanı emret, bilgisizlere aldırış etme.

Tefsir

وَإِمَّا
ne zaman
يَنزَغَنَّكَ
seni dürtüklerse
مِنَ ٱلشَّيْطَٰنِ
şeytandan
نَزْغٌ
bir kötü düşünce
فَٱسْتَعِذْ
hemen sığın
بِٱللَّهِۚ
Allah'a
إِنَّهُۥ
çünkü O
سَمِيعٌ
işitendir
عَلِيمٌ
bilendir

veimmâ yenzeganneke mine-şşeyṭâni nezgun feste`iẕ billâh. innehû semî`un `alîm.

Şeytan seni dürtecek olursa Allah'a sığın, doğrusu O işitir ve bilir.

Tefsir