Skip to main content

قَالَ
(Musa) dedi
رَبِّ
Rabbim
ٱغْفِرْ
bağışla
لِى
beni
وَلِأَخِى
ve kardeşimi
وَأَدْخِلْنَا
ve bizi sok
فِى
içine
رَحْمَتِكَۖ
rahmetinin
وَأَنتَ
ve sensin
أَرْحَمُ
en merhametlisi
ٱلرَّٰحِمِينَ
merhametlilerin

ḳâle rabbi-gfir lî velieḫî veedḫilnâ fî raḥmetik. veente erḥamü-rrâḥimîn.

Musa "Rabbim! Beni ve kardeşimi bağışla, bize acı, Sen merhametlilerin merhametlisisin" dedi.

Tefsir

إِنَّ
muhakkak
ٱلَّذِينَ
kimselere
ٱتَّخَذُوا۟
(tanrı diye) benimseyenlere
ٱلْعِجْلَ
buzağıyı
سَيَنَالُهُمْ
erişecektir
غَضَبٌ
bir öfke
مِّن رَّبِّهِمْ
Rablerinden
وَذِلَّةٌ
ve bir alçaklık
فِى ٱلْحَيَوٰةِ
hayatında
ٱلدُّنْيَاۚ
dünya
وَكَذَٰلِكَ
işte biz böyle
نَجْزِى
cezalandırırız
ٱلْمُفْتَرِينَ
iftiracıları

inne-lleẕîne-tteḫaẕü-l`icle seyenâlühüm gaḍabüm mir rabbihim veẕilletün fi-lḥayâti-ddünyâ. vekeẕâlike neczi-lmüfterîn.

Buzağıyı tanrı olarak benimseyenler Rablerinin öfkesine ve dünya hayatında alçaklığa uğrayacaklardır; iftira edenleri böylece cezalandırırız.

Tefsir

وَٱلَّذِينَ
onlar ki
عَمِلُوا۟
yaptıktan
ٱلسَّيِّـَٔاتِ
kötülükler
ثُمَّ
sonra
تَابُوا۟
tevbe ettiler
مِنۢ بَعْدِهَا
ardından
وَءَامَنُوٓا۟
ve iman ettiler
إِنَّ
muhakkak ki
رَبَّكَ
Rabbin
مِنۢ بَعْدِهَا
ondan sonra
لَغَفُورٌ
elbette bağışlayandır
رَّحِيمٌ
esirgeyendir

velleẕîne `amilü-sseyyiâti ŝümme tâbû mim ba`dihâ veâmenû. inne rabbeke mim ba`dihâ legafûrur raḥîm.

Kötülük işleyip ardından tevbe edenler ve inananlar bilsinler ki Rabbin, bu hareketlerinin ardından onları şüphesiz bağışlar ve merhamet eder.

Tefsir

وَلَمَّا
ve ne zaman ki
سَكَتَ
dinince
عَن مُّوسَى
Musa'nın
ٱلْغَضَبُ
öfkesi
أَخَذَ
aldı
ٱلْأَلْوَاحَۖ
levhaları
وَفِى
ve vardı
نُسْخَتِهَا
onlardaki yazıda
هُدًى
yol gösterme
وَرَحْمَةٌ
ve rahmet
لِّلَّذِينَ
için
هُمْ
onlar
لِرَبِّهِمْ
Rablerinden
يَرْهَبُونَ
korkanlar

velemmâ sekete `am mûse-lgaḍabü eḫaẕe-l'elvâḥ. vefî nüsḫatihâ hüdev veraḥmetül lilleẕîne hüm lirabbihim yerhebûn.

Musa, öfkesi yatışınca, bir nüshasında Rablerinden korkanlar için doğru yol ve rahmet yazılı olan levhaları aldı.

Tefsir

وَٱخْتَارَ
ve seçti
مُوسَىٰ
Musa
قَوْمَهُۥ
kavminden
سَبْعِينَ
yetmiş
رَجُلًا
adam
لِّمِيقَٰتِنَاۖ
bizimle buluşma vakti için
فَلَمَّآ
ne zaman ki
أَخَذَتْهُمُ
onları yakalayınca
ٱلرَّجْفَةُ
sarsıntı
قَالَ
(Musa) dedi ki
رَبِّ
Rabbim
لَوْ
şayet
شِئْتَ
dileseydin
أَهْلَكْتَهُم
bunları da helak ederdin
مِّن قَبْلُ
daha önce
وَإِيَّٰىَۖ
ve beni de
أَتُهْلِكُنَا
bizi helak mı edeceksin?
بِمَا
ötürü
فَعَلَ
yaptıklarından
ٱلسُّفَهَآءُ
bazı beyinsizlerin
مِنَّآۖ
içimizden
إِنْ هِىَ
bu (iş)
إِلَّا
başka bir şey değildir
فِتْنَتُكَ
senin imtihanından
تُضِلُّ
şaşırtırsın
بِهَا
onunla
مَن تَشَآءُ
dilediğini
وَتَهْدِى
ve yol gösterirsin
مَن تَشَآءُۖ
dilediğine
أَنتَ
sen
وَلِيُّنَا
bizim velimizsin
فَٱغْفِرْ
bağışla
لَنَا
bizi
وَٱرْحَمْنَاۖ
ve bize acı
وَأَنتَ
ve sen
خَيْرُ
en iyisisin
ٱلْغَٰفِرِينَ
bağışlayanların

vaḫtâra mûsâ ḳavmehû seb`îne racülel limîḳâtinâ. felemmâ eḫaẕethümü-rracfetü ḳâle rabbi lev şi'te ehlektehüm min ḳablü veiyyây. etühlikünâ bimâ fe`ale-ssüfehâü minnâ. in hiye illâ fitnetük. tüḍillü bihâ men teşâü vetehdî men teşâ'. ente veliyyünâ fagfir lenâ verḥamnâ veente ḫayru-lgâfirîn.

Musa, tayin ettiğimiz müddette milletinden yetmiş kişi seçti; onları sarsıntı tutunca dedi ki: "Rabbim! Dileseydin daha önce beni ve onları yok ederdin, aramızdaki beyinsizlerin yaptıklarından ötürü bizi yok eder misin? Bu, Senin imtihanından başka birşey değildir, bununla dilediğini saptırır, dilediğini doğru yola iletirsin; bizim dostumuz Sensin; bizi bağışla, bize merhamet et. Sen bağışlayanların en iyisisin."

Tefsir

وَٱكْتُبْ
ve yaz
لَنَا
bize
فِى هَٰذِهِ
bu
ٱلدُّنْيَا
dünyada
حَسَنَةً
iyilik
وَفِى
ve
ٱلْءَاخِرَةِ
ahirette
إِنَّا
biz
هُدْنَآ
yöneldik
إِلَيْكَۚ
sana
قَالَ
(Alah) buyurdu ki
عَذَابِىٓ
azabıma
أُصِيبُ
uğratırım
بِهِۦ
onu
مَنْ
kimseyi
أَشَآءُۖ
dilediğim
وَرَحْمَتِى
ve rahmetim ise
وَسِعَتْ
kaplamıştır
كُلَّ
her
شَىْءٍۚ
şeyi
فَسَأَكْتُبُهَا
onu yazacağım
لِلَّذِينَ
kimselere
يَتَّقُونَ
korunanlara
وَيُؤْتُونَ
ve verenlere
ٱلزَّكَوٰةَ
zekatı
وَٱلَّذِينَ
ve kimselere
هُم
onlar
بِـَٔايَٰتِنَا
ayetlerimize
يُؤْمِنُونَ
inanıyorlar

vektüb lenâ fî hâẕihi-ddünyâ ḥasenetev vefi-l'âḫirati innâ hüdnâ ileyk. ḳâle `aẕâbî üṣîbü bihî men eşâ'. veraḥmetî vesi`at külle şey'. feseektübühâ lilleẕîne yetteḳûne veyü'tûne-zzekâte velleẕîne hüm biâyâtinâ yü'minûn.

"Bu dünyada ve ahirette bizim için güzel olanı yaz; biz Sana yöneldik" dedi. Allah: "Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım, rahmetim herşeyi kaplamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygambere uyanlara yazacağız. O peygamber, onlara, uygun olanı emreder ve fenalıktan meneder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir" dedi.

Tefsir

ٱلَّذِينَ
onlar ki
يَتَّبِعُونَ
uyarlar
ٱلرَّسُولَ
o Elçi'ye
ٱلنَّبِىَّ
o Peygamber'e
ٱلْأُمِّىَّ
ümmi
ٱلَّذِى يَجِدُونَهُۥ
buldukları
مَكْتُوبًا
yazılı
عِندَهُمْ
yanlarında
فِى ٱلتَّوْرَىٰةِ
Tevrat
وَٱلْإِنجِيلِ
ve İncil'de
يَأْمُرُهُم
kendilerine emreden
بِٱلْمَعْرُوفِ
iyiliği
وَيَنْهَىٰهُمْ
ve kendilerini meneden
عَنِ ٱلْمُنكَرِ
kötülükten
وَيُحِلُّ
ve helal kılan
لَهُمُ
onlara
ٱلطَّيِّبَٰتِ
güzel şeyleri
وَيُحَرِّمُ
ve haram kılan
عَلَيْهِمُ
onlara
ٱلْخَبَٰٓئِثَ
çirkin şeyleri
وَيَضَعُ
ve kaldırıp atan
عَنْهُمْ
onlardan
إِصْرَهُمْ
ağırlıkları
وَٱلْأَغْلَٰلَ
ve prangaları
ٱلَّتِى
öyle ki
كَانَتْ
idiler
عَلَيْهِمْۚ
onların üzerinde
فَٱلَّذِينَ
artık onlar
ءَامَنُوا۟
inananlar
بِهِۦ
O'na
وَعَزَّرُوهُ
ve O'na saygı gösterenler
وَنَصَرُوهُ
ve O'na yardım edenler
وَٱتَّبَعُوا۟
ve uyanlar
ٱلنُّورَ
nura
ٱلَّذِىٓ أُنزِلَ
indirilen
مَعَهُۥٓۙ
O'nunla beraber
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte
هُمُ
onlar
ٱلْمُفْلِحُونَ
felaha erenlerdir

elleẕîne yettebi`ûne-rrasûle-nnebiyye-l'ümmiyye-lleẕî yecidûnehû mektûben `indehüm fi-ttevrâti vel'incîl. ye'müruhüm bilma`rûfi veyenhâhüm `ani-lmünkeri veyüḥillü lehümu-ṭṭayyibâti veyüḥarrimü `aleyhimü-lḫabâiŝe veyeḍa`u `anhüm iṣrahüm vel'aglâle-lletî kânet `aleyhim. felleẕîne âmenû bihî ve`azzerûhü veneṣarûhü vettebe`ü-nnûra-lleẕî ünzile me`ahû ülâike hümü-lmüfliḥûn.

"Bu dünyada ve ahirette bizim için güzel olanı yaz; biz Sana yöneldik" dedi. Allah: "Azabıma dilediğim kimseyi uğratırım, rahmetim herşeyi kaplamıştır; bunu Allah'a karşı gelmekten sakınanlara, zekat verenlere, ayetlerimize inanıp, yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları, okuyup yazması olmayan peygambere uyanlara yazacağız. O peygamber, onlara, uygun olanı emreder ve fenalıktan meneder, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılar, onların ağır yüklerini indirir, zor tekliflerini hafifletir. Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar saadete erenlerdir" dedi.

Tefsir

قُلْ
de ki
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
ٱلنَّاسُ
insanlar
إِنِّى
muhakkak ben
رَسُولُ
Elçisiyim
ٱللَّهِ
Allah'ın
إِلَيْكُمْ
sizin
جَمِيعًا
hepinize
ٱلَّذِى لَهُۥ
onundur
مُلْكُ
mülkü
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
وَٱلْأَرْضِۖ
ve yerin
لَآ
yoktur
إِلَٰهَ
tanrı
إِلَّا
başka
هُوَ
kendisinden
يُحْىِۦ
yaşatır
وَيُمِيتُۖ
ve öldürür
فَـَٔامِنُوا۟
gelin inanın
بِٱللَّهِ
Allah'a
وَرَسُولِهِ
ve O'nun Elçisine
ٱلنَّبِىِّ
peygamberi
ٱلْأُمِّىِّ
ümmi
ٱلَّذِى
ki o
يُؤْمِنُ
inanmaktadır
بِٱللَّهِ
Allah'a
وَكَلِمَٰتِهِۦ
ve O'nun sözlerine
وَٱتَّبِعُوهُ
O'na uyun ki
لَعَلَّكُمْ
belki
تَهْتَدُونَ
doğru yolu bulursunuz

ḳul yâ eyyühe-nnâsü innî rasûlü-llâhi ileyküm cemî`an-lleẕî lehû mülkü-ssemâvâti vel'arḍ. lâ ilâhe illâ hüve yuḥyî veyümît. feâminû billâhi verasûlihi-nnebiyyi-l'ümmiyyi-lleẕî yü'minü billâhi vekelimâtihî vettebi`ûhü le`alleküm tehtedûn.

De ki: "Ey insanlar! Doğrusu ben, göklerin ve yerin hükümranı, O'ndan başka tanrı bulunmayan, dirilten ve öldüren Allah'ın, hepiniz için gönderdiği peygamberiyim. Allah'a ve okuyup yazması olmayan, haber getiren peygamberine -ki o da Allah'a ve sözlerine inanmıştır- inanın; ona uyun ki doğru yolu bulasınız."

Tefsir

وَمِن
ve
قَوْمِ
kavminden
مُوسَىٰٓ
Musa'nın
أُمَّةٌ
bir topluluk vardır
يَهْدُونَ
hakka götüren
بِٱلْحَقِّ
doğrulukla
وَبِهِۦ
ve onunla
يَعْدِلُونَ
adalet yapan

vemin ḳavmi mûsâ ümmetüy yehdûne bilḥaḳḳi vebihî ya`dilûn.

Musa'nın milletinden bir topluluk hakkı gösterirler ve onunla hükmederlerdi.

Tefsir

وَقَطَّعْنَٰهُمُ
ve biz onları ayırdık
ٱثْنَتَىْ
iki (oniki)
عَشْرَةَ
on (oniki)
أَسْبَاطًا
kabileye
أُمَمًاۚ
ümmetler halinde
وَأَوْحَيْنَآ
vahyettik
إِلَىٰ مُوسَىٰٓ
Musa'ya
إِذِ
zaman
ٱسْتَسْقَىٰهُ
su istediği
قَوْمُهُۥٓ
kavmin
أَنِ
diye
ٱضْرِب
vur
بِّعَصَاكَ
asanla
ٱلْحَجَرَۖ
taşa
فَٱنۢبَجَسَتْ
ve fışkırdı
مِنْهُ
ondan (taştan)
ٱثْنَتَا
iki (oniki)
عَشْرَةَ
on (oniki)
عَيْنًاۖ
göze
قَدْ
şüphesiz
عَلِمَ
bildi
كُلُّ
her
أُنَاسٍ
kabile
مَّشْرَبَهُمْۚ
içeceği yeri
وَظَلَّلْنَا
ve gölge yaptık
عَلَيْهِمُ
üzerlerine
ٱلْغَمَٰمَ
bulutla
وَأَنزَلْنَا
ve indirdik
عَلَيْهِمُ
onlara
ٱلْمَنَّ
kudret helvası
وَٱلسَّلْوَىٰۖ
ve bıldırcın eti
كُلُوا۟
yeyin
مِن طَيِّبَٰتِ
güzel olanlardan
مَا
şeylerden
رَزَقْنَٰكُمْۚ
sizi rızıklandırdığımız
وَمَا
ama
ظَلَمُونَا
onlar bize zulmetmediler
وَلَٰكِن
fakat
كَانُوٓا۟
onlar
أَنفُسَهُمْ
kendi kendilerine
يَظْلِمُونَ
zulmediyorlardı

veḳaṭṭa`nâhümü-ŝnetey `aşrate esbâṭan ümemâ. veevḥaynâ ilâ mûsâ iẕi-stesḳâhü ḳavmüh eni-ḍrib bi`aṣâke-lḥacer. fembeceset minhü-ŝnetâ `aşrate `aynâ. ḳad `alime küllü ünâsim meşrabehüm. veżallelnâ `aleyhimü-lgamâme veenzelnâ `aleyhimü-lmenne vesselvâ. külû min ṭayyibâti mâ razaḳnâküm. vemâ żalemûnâ velâkin kânû enfüsehüm yażlimûn.

Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki topluluğa ayırdık. Milleti Musa'dan su isteyince ona: "Asanla taşa vur" diye bildirdik; ondan on iki pınar fışkırdı. Herkes içeceği yeri öğrendi. Bulutla üzerlerine gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın indirdik, "Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin" dedik. Onlar, karşı gelmekle, Bize değil kendilerine zulmediyorlardı.

Tefsir