ŝümme-lceḥîme ṣallûh.
"Sonra cehenneme yaslayın"
ŝümme fî silsiletin ẕer`uhâ seb`ûne ẕirâ`an feslükûh.
"Sonra onu boyu yetmiş arşın olan zincire vurun";
innehû kâne lâ yü'minü billâhi-l`ażîm.
"Çünkü, o, yüce Allah'a inanmazdı."
velâ yeḥuḍḍu `alâ ṭa`âmi-lmiskîn.
"Yoksulun yiyeceği ile ilgilenmezdi."
feleyse lehü-lyevme hâhünâ ḥamîm.
"Bu sebeple burada bugün onun bir acıyanı yoktur."
velâ ṭa`âmün illâ min gislîn.
"Günahkarların yiyeceği olan kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur."
lâ ye'külühû ille-lḫâṭiûn.
"Günahkarların yiyeceği olan kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur."
felâ uḳsimü bimâ tübṣirûn.
Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.
vemâ lâ tübṣirûn.
Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.
innehû leḳavlü rasûlin kerîm.
Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki, Kuran şerefli bir elçinin getirdiği sözdür.