fehüve fî `îşetir râḍiyeh.
Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.
fî cennetin `âliyeh.
Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.
ḳuṭûfühâ dâniyeh.
Artık o, meyveleri sarkmış, yüksek bir bahçede, hoş bir yaşayış içindedir.
külû veşrabû henîem bimâ esleftüm fi-l'eyyâmi-lḫâliyeh.
Onlara şöyle denir: "Geçmiş günlerde, peşinen işlediklerinize karşılık afiyetle yiyiniz içiniz."
veemmâ men ûtiye kitâbehû bişimâlihî feyeḳûlü yâ leytenî lem ûte kitâbiyeh.
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.
velem edri mâ ḥisâbiyeh.
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.
yâ leytehâ kâneti-lḳâḍiyeh.
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.
mâ agnâ `annî mâliyeh.
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.
heleke `annî sülṭâniyeh.
Fakat kitabı kendisine solundan verilen kimse: "Kitabım keşke bana verilmeseydi; keşke hesabımın ne olduğunu bilmeseydim; bu iş keşke son bulmuş olsaydı; malım bana fayda vermedi; gücüm de kalmadı" der.
ḫuẕûhü fegullûh.
İlgililere şöyle buyurulur: "O'nu alın, bağlayın."