اِصْلَوْهَا فَاصْبِرُوْٓا اَوْ لَا تَصْبِرُوْاۚ سَوَاۤءٌ عَلَيْكُمْۗ اِنَّمَا تُجْزَوْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْمَلُوْنَ ( الطور: ١٦ )
Burn in it
ٱصْلَوْهَا
girin ona
then be patient
فَٱصْبِرُوٓا۟
ve sabredin
or
أَوْ
veyahut
(do) not be patient
لَا تَصْبِرُوا۟
sabretmeyin
(it is) same
سَوَآءٌ
birdir
for you
عَلَيْكُمْۖ
sizin için
Only
إِنَّمَا
ancak
you are being recompensed
تُجْزَوْنَ
cezalandırılacaksınız
(for) what
مَا
göre
you used (to)
كُنتُمْ
olduklarınıza
do"
تَعْمَلُونَ
yapıyor(lar)
iṣlevhâ faṣbirû ev lâ taṣbirû. sevâün `aleyküm. innemâ tüczevne mâ küntüm ta`melûn. (aṭ-Ṭūr 52:16)
Diyanet Isleri:
Bu bir büyü müdür, yoksa hala görmez misiniz? Girin oraya, sabretseniz de sabretmeseniz de artık birdir; ancak işlediklerinizin karşılığını görüyorsunuz" denir.
English Sahih:
[Enter to] burn therein; then be patient or impatient – it is all the same for you. You are only being recompensed [for] what you used to do." ([52] At-Tur : 16)
1 Abdulbaki Gölpınarlı
Girin ona da artık sabredin, yahut etmeyin, birdir size; ancak yaptığınızın karşılığı olarak cezalanacaksınız.