velleẕîne âmenû vettebe`athüm ẕürriyyetühüm biîmânin elḥaḳnâ bihim ẕürriyyetehüm vemâ eletnâhüm min `amelihim min şey'. küllü-mriim bimâ kesebe rahîn.
İnanan, soyları da inançta kendilerine uyan kimselere soylarını da katarız. Onların işlediklerinden hiçbir şey eksiltmeyiz. Herkes kazancına bağlıdır.
veemdednâhüm bifâkihetiv velaḥmim mimmâ yeştehûn.
Cennette olanlara diledikleri meyve ve etten bol bol veririz.
yetenâza`ûne fîhâ ke'sel lâ lagvun fîhâ velâ te'ŝîm.
Orada kadeh tokuştururlar; fakat bunda ne bir saçmalama, ne de bir günaha girme vardır.
veyeṭûfü `aleyhim gilmânül lehüm keennehüm lü'lüüm meknûn.
Sedefteki inciler gibi olan gençler yanlarında dolaşırlar.
veaḳbele ba`ḍuhüm `alâ ba`ḍiy yetesâelûn.
Birbirlerine dönüp soruşurlar:
ḳâlû innâ künnâ ḳablü fî ehlinâ müşfiḳîn.
"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.
femenne-llâhü `aleynâ veveḳânâ `aẕâbe-ssemûm.
"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.
innâ künnâ min ḳablü ned`ûh. innehû hüve-lberru-rraḥîm.
"Doğrusu bundan önce ailemizin yanında bile korku içindeydik; Allah lütfedip bizi kavurucu azabdan korudu; doğrusu bundan önce de O'na yalvarıyorduk; şüphesiz O, iyilik yapandır, acıyandır" derler.
feẕekkir femâ ente bini`meti rabbike bikâhiniv velâ mecnûn.
Öğüt ver; Rabbinin nimetiyle sen, ne kahinsin ne de delisin.
em yeḳûlûne şâ`irun neterabbeṣu bihî raybe-lmenûn.
Yoksa senin için şöyle mi derler: "Şairdir, zamanın onun aleyhine dönmesini gözlüyoruz."