elleẕîne hüm fî gamratin sâhûn.
Yalancılığı itiyat edinenlerin, bilgisizliğe saplanıp kalanların canları çıksın!
yes'elûne eyyâne yevmü-ddîn.
İşlerin karşılık göreceği günün zamanını sorarlar.
yevme hüm `ale-nnâri yüftenûn.
O, kendilerinin ateşte azap görecekleri gündür.
ẕûḳû fitneteküm. hâẕe-lleẕî küntüm bihî testa`cilûn.
Onlara: "Azabınızı tadın; işte acele beklediğiniz bu idi" denir.
inne-lmütteḳîne fî cennâtiv ve`uyûn.
Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini almış olarak bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Çünkü onlar, bundan önce iyi davrananlardı.
âḫiẕîne mâ âtâhüm rabbühüm. innehüm kânû ḳable ẕâlike muḥsinîn.
Doğrusu, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar, Rablerinin kendilerine verdiğini almış olarak bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. Çünkü onlar, bundan önce iyi davrananlardı.
kânû ḳalîlem mine-lleyli mâ yehce`ûn.
Onlar, geceleri az uyuyanlardı.
vebil'esḥâri hüm yestagfirûn.
Seher vakitlerinde bağışlanma dilerlerdi.
vefî emvâlihim ḥaḳḳul lissâili velmaḥrûm.
Onların mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı, onu verirlerdi.
vefi-l'arḍi âyâtül lilmûḳinîn.
Kesin olarak inananlara, yeryüzünde ve kendi içinizde Allah'ın varlığına nice deliller vardır; görmez misiniz?