Skip to main content

إِذِ
o zaman
ٱلْأَغْلَٰلُ
demir halkalar
فِىٓ أَعْنَٰقِهِمْ
boyunlarında
وَٱلسَّلَٰسِلُ
ve zincirler
يُسْحَبُونَ
sürüklenceklerdir

iẕi-l'aglâlü fî a`nâḳihim vesselâsil. yüsḥabûn.

Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar.

Tefsir

فِى
içinde
ٱلْحَمِيمِ
kaynar su
ثُمَّ
sonra
فِى ٱلنَّارِ
ateşte
يُسْجَرُونَ
yakılacaklardır

fi-lḥamîmi ŝümme fi-nnâri yüscerûn.

Boyunlarında halkalar ve zincirler olarak kaynar suya sürülür, sonra ateşte yakılırlar.

Tefsir

ثُمَّ
sonra
قِيلَ
denilecektir
لَهُمْ
onlara
أَيْنَ
nerede?
مَا
şeyler
كُنتُمْ
olduğunuz
تُشْرِكُونَ
ortak koşuyor(lar)

ŝümme ḳîle lehüm eyne mâ küntüm tüşrikûn.

Sonra onlara: "Allah'ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir?" denir. "Bizden uzaklaştılar; hayır, biz zaten önceleri hiçbir şeye kulluk etmiyorduk" derler. İşte Allah inkarcıları böyle saptırır.

Tefsir

مِن دُونِ
başkaları?
ٱللَّهِۖ
Allah'tan
قَالُوا۟
diyecekler ki
ضَلُّوا۟
kayboldular
عَنَّا
bizden
بَل
hayır
لَّمْ نَكُن
değilmişiz
نَّدْعُوا۟
biz tapmıyor
مِن قَبْلُ
önceden
شَيْـًٔاۚ
hiçbir şeye
كَذَٰلِكَ
işte böyle
يُضِلُّ
şaşırtır
ٱللَّهُ
Allah
ٱلْكَٰفِرِينَ
kafirleri

min dûni-llâh. ḳâlû ḍallû `annâ bel lem nekün ned`û min ḳablü şey'â. keẕâlike yüḍillü-llâhü-lkâfirîn.

Sonra onlara: "Allah'ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir?" denir. "Bizden uzaklaştılar; hayır, biz zaten önceleri hiçbir şeye kulluk etmiyorduk" derler. İşte Allah inkarcıları böyle saptırır.

Tefsir

ذَٰلِكُم
bu durum
بِمَا
ötürüdür
كُنتُمْ
sizin
تَفْرَحُونَ
şımarmanızdan
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
بِغَيْرِ
olmaksızın
ٱلْحَقِّ
hakkı
وَبِمَا
ve ötürüdür
كُنتُمْ
olmanızdan
تَمْرَحُونَ
böbürlenmiş

ẕâliküm bimâ küntüm tefraḥûne fi-l'arḍi bigayri-lḥaḳḳi vebimâ küntüm temraḥûn.

Onlara: "İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür. Temelli kalacağınız cehennem kapılarından girin" denir. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!

Tefsir

ٱدْخُلُوٓا۟
girin
أَبْوَٰبَ
kapılarından
جَهَنَّمَ
cehennemin
خَٰلِدِينَ
ebedi kalacaksınız
فِيهَاۖ
orada
فَبِئْسَ
ne kötüdür
مَثْوَى
yeri
ٱلْمُتَكَبِّرِينَ
kibirlenenlerin

üdḫulû ebvâbe cehenneme ḫâlidîne fîhâ. febi'se meŝve-lmütekebbirîn.

Onlara: "İşte bu, yeryüzünde haksız yere şımarmanız ve böbürlenmenizden ötürüdür. Temelli kalacağınız cehennem kapılarından girin" denir. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!

Tefsir

فَٱصْبِرْ
artık sabret
إِنَّ
şüphesiz
وَعْدَ
va'di (sözü)
ٱللَّهِ
Allah'ın
حَقٌّۚ
gerçektir
فَإِمَّا
ya
نُرِيَنَّكَ
sana gösteririz
بَعْضَ
bir kısmını
ٱلَّذِى
şeylerin
نَعِدُهُمْ
onları tehdidettiğimiz
أَوْ
yahut
نَتَوَفَّيَنَّكَ
seni vefat ettiririz
فَإِلَيْنَا
sonunda bize
يُرْجَعُونَ
döndürüleceklerdir

faṣbir inne va`de-llâhi ḥaḳḳun. feimmâ nüriyenneke ba`ḍa-lleẕî ne`idühüm ev neteveffeyenneke feileynâ yürce`ûn.

Sabret; şüphesiz Allah'ın verdiği söz gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü Bizedir.

Tefsir

وَلَقَدْ
ve andolsun
أَرْسَلْنَا
biz gönderdik
رُسُلًا
elçiler
مِّن قَبْلِكَ
senden önce de
مِنْهُم
onlardan
مَّن
kimini
قَصَصْنَا
anlattık
عَلَيْكَ
sana
وَمِنْهُم
ve onlardan
مَّن
kimini
لَّمْ نَقْصُصْ
anlatmadık
عَلَيْكَۗ
sana
وَمَا
ve değildir
كَانَ
mümkün
لِرَسُولٍ
hiçbir elçinin
أَن يَأْتِىَ
getirmesi
بِـَٔايَةٍ
bir mu'cize
إِلَّا
dışında
بِإِذْنِ
izni
ٱللَّهِۚ
Allah'ın
فَإِذَا
zaman
جَآءَ
geldiği
أَمْرُ
emri
ٱللَّهِ
Allah'ın
قُضِىَ
yerine getirilir
بِٱلْحَقِّ
hak ile
وَخَسِرَ
ve hüsrana uğrarlar
هُنَالِكَ
orada
ٱلْمُبْطِلُونَ
boşa çıkarmağa uğraşanlar

veleḳad erselnâ rusülem min ḳablike minhüm men ḳaṣaṣnâ `aleyke veminhüm mel lem naḳṣuṣ `aleyk. vemâ kâne lirasûlin ey ye'tiye biâyetin illâ biiẕni-llâh. feiẕâ câe emru-llâhi ḳuḍiye bilḥaḳḳi veḫasira hünâlike-lmübṭilûn.

And olsun ki, senden önce birçok peygamberler gönderdik; sana onların kimini anlattık, kimini anlatmadık; hiçbir peygamber, Allah'ın izni olmadan bir mucize getiremez. Allah'ın buyruğu gelince iş gerçekten biter. İşte o zaman, boşa uğraşanlar hüsranda kalırlar.

Tefsir

ٱللَّهُ
Allah
ٱلَّذِى
O'dur ki
جَعَلَ
yarattı
لَكُمُ
size
ٱلْأَنْعَٰمَ
hayvanları
لِتَرْكَبُوا۟
binmeniz için
مِنْهَا
kimine
وَمِنْهَا
ve kiminden
تَأْكُلُونَ
yemeniz için

allâhü-lleẕî ce`ale lekümü-l'en`âme literkebû minhâ veminhâ te'külûn.

Binek olarak kullanmanız ve yemeniz için hayvanları sizin için yaratan Allah'tır.

Tefsir

وَلَكُمْ
ve sizin için vardır
فِيهَا
onlarda
مَنَٰفِعُ
faydalar
وَلِتَبْلُغُوا۟
erersiniz
عَلَيْهَا
onların üstünde
حَاجَةً
arzuya
فِى صُدُورِكُمْ
gönüllerinizdeki
وَعَلَيْهَا
ve onların üstünde
وَعَلَى
ve üstünde
ٱلْفُلْكِ
gemilerin
تُحْمَلُونَ
taşınırsınız

veleküm fîhâ menâfi`u veliteblügû `aleyhâ ḥâceten fî ṣudûriküm ve`aleyhâ ve`ale-lfülki tuḥmelûn.

Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır; gönüllerinizdeki arzulara, onlara binerek ulaşırsınız. Onlarla ve gemilerle taşınırsınız.

Tefsir