اُولٰۤىِٕكَ هُمُ الْكٰفِرُوْنَ حَقًّا ۚوَاَعْتَدْنَا لِلْكٰفِرِيْنَ عَذَابًا مُّهِيْنًا ( النساء: ١٥١ )
Those -
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte
they
هُمُ
onlar
(are) the disbelievers
ٱلْكَٰفِرُونَ
kafirlerdir
truly
حَقًّاۚ
gerçek
And We have prepared
وَأَعْتَدْنَا
biz de hazırlamışızdır
for the disbelievers
لِلْكَٰفِرِينَ
kafirlere
a punishment
عَذَابًا
bir azab
humiliating
مُّهِينًا
alçaltıcı
ülâike hümü-lkâfirûne ḥaḳḳâ. vea`tednâ lilkâfirîne `aẕâbem mühînâ. (an-Nisāʾ 4:151)
Diyanet Isleri:
Allah'ı ve peygamberlerini inkar eden, Allah'la peygamberleri arasını ayırmak isteyen, "Bir kısmına inanır bir kısmını inkar ederiz" diyerek ikisi arasında bir yol tutmak isteyenler, işte onlar gerçekten kafir olanlardır. Kafirlere ağır bir azab hazırlamışızdır.
English Sahih:
Those are the disbelievers, truly. And We have prepared for the disbelievers a humiliating punishment. ([4] An-Nisa : 151)
1 Abdulbaki Gölpınarlı
İşte onlardır gerçekte kafirler ve biz kafirler için, aşağılatıcı bir azap hazırlamışızdır.