cündüm mâ hünâlike mehzûmüm mine-l'aḥzâb.
Onlar burada takım takım bozguna uğramış perişan bir ordudur.
keẕẕebet ḳablehüm ḳavmü nûḥiv ve`âdüv vefir`avnü ẕü-l'evtâd.
Onlardan önce Nuh milleti, Ad, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun, Semud, Lut milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen topluluklardır.
veŝemûdü veḳavmü lûṭiv veaṣḥâbü-l'eykeh. ülâike-l'aḥzâb.
Onlardan önce Nuh milleti, Ad, sarsılmaz bir saltanatın sahibi Firavun, Semud, Lut milleti, Eykeliler de peygamberleri yalanlamıştı. İşte bunlar da peygamberlerine karşı birleşen topluluklardır.
in küllün illâ keẕẕebe-rrusüle feḥaḳḳa `iḳâb.
Hepsi peygamberleri yalanladı da azabımı hakettiler.
vemâ yenżuru hâülâi illâ ṣayḥatev vâḥidetem mâ lehâ min fevâḳ.
Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan tek bir çığlık beklemektedirler.
veḳâlû rabbenâ `accil lenâ ḳiṭṭanâ ḳable yevmi-lḥisâb.
Onlar ise "Rabbimiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver" derler.
iṣbir `alâ mâ yeḳûlûne veẕkür `abdenâ dâvûde ẕe-l'eyd. innehû evvâb.
Onların söylediklerine sabret; güçlü kulumuz Davud'u an; o, daima Allah'a yönelirdi.
innâ seḫḫarne-lcibâle me`ahû yüsebbiḥne bil`aşiyyi vel'işrâḳ.
Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.
veṭṭayra maḥşûrah. küllül lehû evvâb.
Doğrusu Biz, akşam sabah onunla beraber tesbih eden dağları, kuşları da toplu halde onun buyruğu altına vermiştik. Her biri ona yönelmekteydi.
veşedednâ mülkehû veâteynâhü-lḥikmete vefaṣle-lḫiṭâb.
Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiştik. Ona hikmet ve kesin hüküm selahiyeti vermiştik.