febeşşernâhü bigulâmin ḥalîm.
Biz de ona yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.
felemmâ belega me`ahü-ssa`ye ḳâle yâ büneyye innî erâ fi-lmenâmi ennî eẕbeḥuke fenżur mâẕâ terâ. ḳâle yâ ebeti-f`al mâ tü'mer. setecidünî in şâe-llâhü mine-ṣṣâbirîn.
Çocuk kendisinin yanısıra yürümeye başlayınca: "Ey oğulcuğum! Doğrusu ben uykuda iken seni boğazladığımı görüyorum, bir düşün, ne dersin?" dedi. "Ey babacığım! Ne ile emrolundunsa yap, Allah dilerse, sabredenlerden olduğumu göreceksin" dedi.
felemmâ eslemâ vetellehû lilcebîn.
Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
venâdeynâhü ey yâ ibrâhîm.
Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
ḳad ṣaddaḳte-rru'yâ. innâ keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
Böylece ikisi de Allah' a teslimiyet gösterip, babası oğlunu alnı üzerine yatırınca Biz: "Ey İbrahim! Rüyayı gerçek yaptın; işte biz iyi davrananları böylece mükafatlandırırız" diye seslendik.
inne hâẕâ lehüve-lbelâü-lmübîn.
Doğrusu bu apaçık bir deneme idi.
vefedeynâhü biẕibḥin `ażîm.
Ona fidye olarak büyük bir kurbanlık verdik.
veteraknâ `aleyhi fi-l'âḫirîn.
Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
selâmün `alâ ibrâhîm.
Sonra gelenler içinde "İbrahim'e selam olsun" diye ona iyi bir ün bıraktık.
keẕâlike neczi-lmuḥsinîn.
İşte iyileri böylece mükafatlandırırız.