Skip to main content

وَٱللَّهُ
ve Allah
خَلَقَكُم
sizi yarattı
مِّن تُرَابٍ
topraktan
ثُمَّ
sonra
مِن نُّطْفَةٍ
nutfe(sperm)den
ثُمَّ
sonra
جَعَلَكُمْ
sizi yaptı
أَزْوَٰجًاۚ
çift çift
وَمَا تَحْمِلُ
gebe kalamaz
مِنْ
hiçbir
أُنثَىٰ
dişi
وَلَا
ve
تَضَعُ
doğuramaz
إِلَّا
dışında
بِعِلْمِهِۦۚ
O'nun bilgisi
وَمَا
ve verilmez
يُعَمَّرُ
ömür
مِن
hiçbir
مُّعَمَّرٍ
canlıya
وَلَا
ve
يُنقَصُ
azaltılmaz
مِنْ عُمُرِهِۦٓ
onun ömründen
إِلَّا
(yazılmadıkça)
فِى كِتَٰبٍۚ
Kitapta
إِنَّ
şüphesiz
ذَٰلِكَ
bu
عَلَى
göre
ٱللَّهِ
Allah'a
يَسِيرٌ
kolaydır

vellâhü ḫaleḳaküm min türâbin ŝümme min nuṭfetin ŝümme ce`aleküm ezvâcâ. vemâ taḥmilü min ünŝâ velâ teḍa`u illâ bi`ilmih. vemâ yü`ammeru mim mü`ammeriv velâ yünḳaṣu min `umürihî illâ fî kitâb. inne ẕâlike `ale-llâhi yesîr.

Allah sizi topraktan, sonra nutfeden yaratmış, sonra da sizi çiftler halinde varetmiştir. Dişinin gebe kalması ve doğurması, ancak O'nun bilgisiyledir. Ömrü uzun olanın çok yaşaması ve ömürlerin azalması şüphesiz Kitap'dadır. Doğrusu bu Allah'a kolaydır.

Tefsir

وَمَا
ve olmaz
يَسْتَوِى
eşit
ٱلْبَحْرَانِ
iki deniz
هَٰذَا
şu
عَذْبٌ
tatlıdır
فُرَاتٌ
susuzluğu keser
سَآئِغٌ
(boğazdan) kayar
شَرَابُهُۥ
içimi
وَهَٰذَا
şu da
مِلْحٌ
tuzludur
أُجَاجٌۖ
acıdır
وَمِن
ve
كُلٍّ
hepsinden
تَأْكُلُونَ
yersiniz
لَحْمًا
et
طَرِيًّا
taze
وَتَسْتَخْرِجُونَ
ve çıkarırsınız
حِلْيَةً
süs
تَلْبَسُونَهَاۖ
takındığınız
وَتَرَى
ve görürsün
ٱلْفُلْكَ
gemilerin
فِيهِ
orada
مَوَاخِرَ
(denizi) yarıp gittiğini
لِتَبْتَغُوا۟
payınızı aramanız için
مِن فَضْلِهِۦ
lutfundan
وَلَعَلَّكُمْ
ve umulur ki
تَشْكُرُونَ
şükredersiniz

vemâ yestevi-lbaḥrân. hâẕâ `aẕbün fürâtün sâigun şerâbühû vehâẕâ milḥun ücâc. vemin küllin te'külûne laḥmen ṭariyyev vetestaḫricûne ḥilyeten telbesûnehâ. vetera-lfülke fîhi mevâḫira litebtegû min faḍlihî vele`alleküm teşkürûn.

İki deniz bir değildir. Birinin suyu tatlı ve kolay içimlidir; diğeri tuzlu ve acıdır. Her birinden taze balık eti yersiniz; takındığınız süsler çıkarırsınız; Allah'ın lütfuyla rızık aramanız için gemilerin onu yararak gittiğini görürsün. Belki artık şükredersiniz.

Tefsir

يُولِجُ
sokar
ٱلَّيْلَ
geceyi
فِى
içine
ٱلنَّهَارِ
gündüzün
وَيُولِجُ
ve sokar
ٱلنَّهَارَ
gündüzü
فِى
içine
ٱلَّيْلِ
gecenin
وَسَخَّرَ
ve buyruğu altına almıştır
ٱلشَّمْسَ
güneşi
وَٱلْقَمَرَ
ve ayı
كُلٌّ
her biri
يَجْرِى
akıp gider
لِأَجَلٍ
bir süreye kadar
مُّسَمًّىۚ
belirtilmiş
ذَٰلِكُمُ
işte budur
ٱللَّهُ
Allah
رَبُّكُمْ
Rabbiniz
لَهُ
O'nundur
ٱلْمُلْكُۚ
mülk
وَٱلَّذِينَ تَدْعُونَ
yalvardıklarınız
مِن دُونِهِۦ
O'ndan başka
مَا
değillerdir
يَمْلِكُونَ
sahip
مِن قِطْمِيرٍ
bir çekirdek zarına bile

yûlicü-lleyle fi-nnehâri veyûlicü-nnehâra fi-lleyli veseḫḫara-şşemse velḳamer. küllüy yecrî liecelim müsemmâ. ẕâlikümü-llâhü rabbüküm lehü-lmülk. velleẕîne ted`ûne min dûnihî mâ yemlikûne min ḳiṭmîr.

Allah, geceyi gündüze katar, gündüzü geceye katar; belirli bir süre içinde hareket eden güneş ve ayı buyruk altına almıştır. İşte bu, Rabbiniz olan Allah'tır, hükümranlık O'nundur. O'nu bırakıp taptıklarınız, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir.

Tefsir

إِن
eğer
تَدْعُوهُمْ
onları çağırsanız
لَا يَسْمَعُوا۟
işitmezler
دُعَآءَكُمْ
sizin çağırmanızı
وَلَوْ
şayet
سَمِعُوا۟
işitseler bile
مَا ٱسْتَجَابُوا۟
cevap veremezler
لَكُمْۖ
size
وَيَوْمَ
ve günü
ٱلْقِيَٰمَةِ
kıyamet
يَكْفُرُونَ
inkar ederler
بِشِرْكِكُمْۚ
sizin ortak koşmanızı
وَلَا
ve
يُنَبِّئُكَ
hiç kimse sana haber veremez
مِثْلُ
gibi
خَبِيرٍ
herşeyi bilen

in ted`ûhüm lâ yesme`û dü`âeküm. velev semi`û me-stecâbû leküm. veyevme-lḳiyâmeti yekfürûne bişirkiküm. velâ yünebbiüke miŝlü ḫabîr.

Onları çağırırsanız, çağrınızı işitmezler; işitmiş olsalar bile size cevap veremezler; ama kıyamet günü sizin ortak koşmanızı inkar ederler. Herşeyden haberdar olan Allah gibi, sana kimse haber vermez.

Tefsir

يَٰٓأَيُّهَا
ey
ٱلنَّاسُ
insanlar
أَنتُمُ
siz
ٱلْفُقَرَآءُ
muhtaçsınız
إِلَى ٱللَّهِۖ
Allah'a
وَٱللَّهُ
Allah ise
هُوَ
O'dur
ٱلْغَنِىُّ
zengin olan
ٱلْحَمِيدُ
ve hamde layık olan

yâ eyyühe-nnâsü entümü-lfüḳarâü ile-llâh. vellâhü hüve-lganiyyü-lḥamîd.

Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaçsınız, Allah ise müstağnidir, övülmeğe layık olandır.

Tefsir

إِن
eğer
يَشَأْ
dilese
يُذْهِبْكُمْ
sizi götürür
وَيَأْتِ
ve getirir
بِخَلْقٍ
bir halk
جَدِيدٍ
yeni

iy yeşe' yüẕhibküm veye'ti biḫalḳin cedîd.

Dilerse sizi yokeder, yeniden başkalarını yaratır.

Tefsir

وَمَا
ve değildir'
ذَٰلِكَ
bu
عَلَى
üzerine
ٱللَّهِ
Allah
بِعَزِيزٍ
zorlu

vemâ ẕâlike `ale-llâhi bi`azîz.

Bu, Allah'a göre zor değildir.

Tefsir

وَلَا
ve
تَزِرُ
çekmez
وَازِرَةٌ
hiçbir günahkar
وِزْرَ
günahını
أُخْرَىٰۚ
başkasının
وَإِن
ve eğer
تَدْعُ
(başkalarını) çağırsa
مُثْقَلَةٌ
yükü ağır gelen kimse
إِلَىٰ حِمْلِهَا
onu taşımak için
لَا يُحْمَلْ
taşınmaz
مِنْهُ
ondan (yükünden)
شَىْءٌ
hiçbir şey
وَلَوْ
ve şayet
كَانَ
(dahi) olsa
ذَا
akrabası
قُرْبَىٰٓۗ
akrabası
إِنَّمَا
sen ancak
تُنذِرُ
uyarırsın
ٱلَّذِينَ يَخْشَوْنَ
korkanları
رَبَّهُم
Rablerinden
بِٱلْغَيْبِ
görmeden
وَأَقَامُوا۟
ve kılanları
ٱلصَّلَوٰةَۚ
namazı
وَمَن
ve kim
تَزَكَّىٰ
ma'nen arınıp yücelirse
فَإِنَّمَا
şüphesiz
يَتَزَكَّىٰ
arınmış olur
لِنَفْسِهِۦۚ
kendi yararına
وَإِلَى
ve
ٱللَّهِ
Allah'adır
ٱلْمَصِيرُ
dönüş

velâ teziru vâziratüv vizra uḫrâ. vein ted`u müŝḳaletün ilâ ḥimlihâ lâ yuḥmel minhü şey'üv velev kâne ẕâ ḳurbâ. innemâ tünẕiru-lleẕîne yaḫşevne rabbehüm bilgaybi veeḳâmu-ṣṣalâh. vemen tezekkâ feinnemâ yetezekkâ linefsih. veile-llâhi-lmeṣîr.

Günahkar kimse diğerinin günahını çekmez. Günah yükü ağır olan kimse, onun taşınmasını istese, yakını olsa bile, yükünden birşey taşınmaz. Sen ancak, görmediği halde Rablerinden korkanları, namazı kılanları uyarırsın. Kim arınırsa, ancak kendisi için arınmış olur; dönüş ancak Allah'adır.

Tefsir

وَمَا
ve değildir
يَسْتَوِى
eşit
ٱلْأَعْمَىٰ
körle
وَٱلْبَصِيرُ
gören

vemâ yestevi-l'a`mâ velbeṣîr.

Kör ile gören, karanlıklar ile ışık ve gölgelikle sıcaklık bir değildir.

Tefsir

وَلَا
ve değildir
ٱلظُّلُمَٰتُ
karanlıklar
وَلَا
ve ne de
ٱلنُّورُ
aydınlık

vele-żżulümâtü vele-nnûr.

Kör ile gören, karanlıklar ile ışık ve gölgelikle sıcaklık bir değildir.

Tefsir