velev terâ iẕ fezi`û felâ fevte veüḫiẕû mim mekânin ḳarîb.
Onları korktukları zaman bir görsen; artık kurtuluş yoktur, cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır. O zaman, "Allah'a inandık" derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasıl kolayca ulaşırlar?
veḳâlû âmennâ bih. veennâ lehümü-ttenâvuşü mim mekânim be`îd.
Onları korktukları zaman bir görsen; artık kurtuluş yoktur, cehenneme yakın bir yerde yakalanmışlardır. O zaman, "Allah'a inandık" derler ama, ahiret gibi uzak bir yerden imana nasıl kolayca ulaşırlar?
veḳad keferû bihî min ḳabl. veyaḳẕifûne bilgaybi mim mekânim be`îd.
Oysa onu daha önce inkar etmişler, uzak bir yer olan dünyadan görünmeyene dil uzatmışlardı.
veḥîle beynehüm vebeyne mâ yeştehûne kemâ fu`ile bieşyâ`ihim min ḳabl. innehüm kânû fî şekkim mürîbün.
Kendileriyle, arzuladıkları şeyler arasına artık engel konur; nitekim, daha önce, kendilerine benzeyenlere de aynı şey yapılmıştı. Çünkü onlar şüphe ve endişe içindeydiler.