velenüẕîḳannehüm mine-l`aẕâbi-l'ednâ dûne-l`aẕâbi-l'ekberi le`allehüm yerci`ûn.
Belki yollarından dönerler diye and olsun onlara büyük azabdan önce dünya azabından tattırırız.
vemen ażlemü mimmen ẕükkira biâyâti rabbihî ŝümme a`raḍa `anhâ. innâ mine-lmücrimîne münteḳimûn.
Rabbinin ayetleri kendisine hatırlatılıp da onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim var mıdır? Şüphesiz suçlulardan öç alacağız.
veleḳad âteynâ mûse-lkitâbe felâ tekün fî miryetim mil liḳâehi vece`alnâhü hüdel libenî isrâîl.
And olsun ki Musa'ya Kitap verdik; Sakın sen ona kavuşacağından şüphe etme. Musa'ya verdiğimizi İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık.
vece`alnâ minhüm eimmetey yehdûne biemrinâ lemmâ ṣaberû. vekânû biâyâtinâ yûḳinûn.
Sabredip ayetlerimize kesin olarak inanmalarından ötürü, aralarından, onları buyruğumuzla doğru yola götüren önderler yaptık.
inne rabbeke hüve yefṣilü beynehüm yevme-lḳiyâmeti fîmâ kânû fîhi yaḫtelifûn.
Muhakkak ki Rabbin ayrılığa düştükleri şeylerde kıyamet günü aralarında hükmedecektir.
evelem yehdi lehüm kem ehleknâ min ḳablihim mine-lḳurûni yemşûne fî mesâkinihim. inne fî ẕâlike leâyât. efelâ yesme`ûn.
Şimdi yurtlarında gezip dolaştıkları, kendilerinden önceki nice nesilleri yok etmiş olmamız onları doğru yola sevketmez mi? Bunlarda şüphesiz ibretler vardır. Dinlemezler mi?
evelem yerav ennâ nesûḳu-lmâe ile-l'arḍi-lcüruzi fenuḫricü bihî zer`an te'külü minhü en`âmühüm veenfüsühüm. efelâ yübṣirûn.
Kuru yerlere suyu gönderip onunla hayvanlarının ve kendilerinin yedikleri ekinleri çıkardığımızı görmezler mi? Görmüyorlar mı?
veyeḳûlûne metâ hâẕe-lfetḥu in küntüm ṣâdiḳîn.
"Doğru söylüyorsanız bildirin bu hüküm ne zaman verilecektir?" derler.
ḳul yevme-lfetḥi lâ yenfe`u-lleẕîne keferû îmânühüm velâ hüm yünżarûn.
De ki: "Hükmün verileceği gün inkarcılara ne inanmaları fayda verir ve ne de ertelenirler."
fea`riḍ `anhüm venteżir innehüm münteżirûn.
Onları bırak, bekle; zaten onlar da senin akıbetini beklemektedirler.