Skip to main content

فَاَخَذْنٰهُ وَجُنُوْدَهٗ فَنَبَذْنٰهُمْ فِى الْيَمِّ ۚفَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الظّٰلِمِيْنَ   ( القصص: ٤٠ )

So We seized him
فَأَخَذْنَٰهُ
biz de onu tuttuk
and his hosts
وَجُنُودَهُۥ
ve askerlerini
and We threw them
فَنَبَذْنَٰهُمْ
ve attık
in the sea
فِى ٱلْيَمِّۖ
suya
So see
فَٱنظُرْ
bak
how
كَيْفَ
nasıl
was
كَانَ
oldu
(the) end
عَٰقِبَةُ
sonu
(of) the wrongdoers
ٱلظَّٰلِمِينَ
zalimlerin

feeḫaẕnâhü vecünûdehû fenebeẕnâhüm fi-lyemm. fenżur keyfe kâne `âḳibetu-żżâlimîn. (al-Q̈aṣaṣ 28:40)

Diyanet Isleri:

Biz de, onu ve askerlerini yakalayıp suya attık. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.

English Sahih:

So We took him and his soldiers and threw them into the sea. So see how was the end of the wrongdoers. ([28] Al-Qasas : 40)

1 Abdulbaki Gölpınarlı

Biz de hem onu, hem askerini helak ettik, onları suya boğduk; artık bak da gör, zalimlerin sonucu ne olmuş.