Skip to main content

أَوْفُوا۟
tam yapın
ٱلْكَيْلَ
ölçüyü
وَلَا
ve
تَكُونُوا۟
olmayın
مِنَ ٱلْمُخْسِرِينَ
eksiltenlerden

evfü-lkeyle velâ tekûnû mine-lmuḫsirîn.

Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.

Tefsir

وَزِنُوا۟
tartın;
بِٱلْقِسْطَاسِ
terazi ile
ٱلْمُسْتَقِيمِ
dosdoğru

vezinû bilḳisṭâsi-lmüsteḳîm.

Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.

Tefsir

وَلَا
ve
تَبْخَسُوا۟
kısmayın
ٱلنَّاسَ
insanların
أَشْيَآءَهُمْ
haklarını
وَلَا
ve
تَعْثَوْا۟
karışıklık çıkarmayın
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
مُفْسِدِينَ
bozgunculuk yaparak

velâ tebḫasü-nnâse eşyâehüm velâ ta`ŝev fi-l'arḍi müfsidîn.

Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.

Tefsir

وَٱتَّقُوا۟
ve korkun
ٱلَّذِى خَلَقَكُمْ
sizi yaratandan
وَٱلْجِبِلَّةَ
ve nesilleri
ٱلْأَوَّلِينَ
önceki

vetteḳu-lleẕî ḫaleḳaküm velcibillete-l'evvelîn.

Şuayb onlara: "Allah'a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Doğrusu ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. Artık Allah'tan sakının ve bana itaat edin. Ben buna karşı sizden bir ücret istemiyorum, benim ecrim ancak Alemlerin Rabbine aittir. Ölçüyü tam yapın, eksiltenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkını azaltmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve daha önceki nesilleri yaratandan korkun" dedi.

Tefsir

قَالُوٓا۟
dediler ki
إِنَّمَآ
muhakkak
أَنتَ
sen
مِنَ ٱلْمُسَحَّرِينَ
iyice büyülenmişlerdensin

ḳâlû innemâ ente mine-lmüseḥḥarîn.

"Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür" dediler.

Tefsir

وَمَآ
ve değilsin
أَنتَ
sen
إِلَّا
başka bir şey
بَشَرٌ
bir insandan
مِّثْلُنَا
bizim gibi
وَإِن
ve
نَّظُنُّكَ
biz seni sanıyoruz
لَمِنَ ٱلْكَٰذِبِينَ
mutlaka yalancılardan

vemâ ente illâ beşer miŝlünâ vein neżunnüke lemine-lkâẕibîn.

"Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür" dediler.

Tefsir

فَأَسْقِطْ
o halde düşür
عَلَيْنَا
üzerimize
كِسَفًا
parçalar
مِّنَ ٱلسَّمَآءِ
gökten
إِن
eğer
كُنتَ
isen
مِنَ ٱلصَّٰدِقِينَ
doğrulardan

feesḳiṭ `aleynâ kisefem mine-ssemâi in künte mine-ṣṣâdiḳîn.

"Sen ancak büyülenmişin birisin. Bizim gibi bir insandan başka bir şey değilsin. Doğrusu seni yalancılardan sanıyoruz. Eğer doğru sözlü isen göğün bir parçasını üstümüze düşür" dediler.

Tefsir

قَالَ
dedi
رَبِّىٓ
Rabbim
أَعْلَمُ
daha iyi bilir
بِمَا
şeyi
تَعْمَلُونَ
yaptığınız

ḳâle rabbî a`lemü bimâ ta`melûn.

Şuayb: "Rabbim yaptıklarınızı çok iyi bilir" dedi.

Tefsir

فَكَذَّبُوهُ
fakat onu yalanladılar
فَأَخَذَهُمْ
nihayet onları yakaladı
عَذَابُ
azabı
يَوْمِ
gününün
ٱلظُّلَّةِۚ
gölge
إِنَّهُۥ
gerçekten o
كَانَ
idi
عَذَابَ
azabı
يَوْمٍ
bir günün
عَظِيمٍ
büyük

fekeẕẕebûhü feeḫaẕehüm `aẕâbü yevmi-żżulleh. innehû kâne `aẕâbe yevmin `ażîm.

Ama onu yalanladılar. Bunun üzerine onları bulutlu bir günün azabı yakaladı. Gerçekten o gün, azabı büyük bir gündü.

Tefsir

إِنَّ
muhakkak ki
فِى
vardır
ذَٰلِكَ
bunda
لَءَايَةًۖ
bir ibret
وَمَا
ama yine
كَانَ
değildir
أَكْثَرُهُم
çokları
مُّؤْمِنِينَ
inananlardan

inne fî ẕâlike leâyeh. vemâ kâne ekŝeruhüm mü'minîn.

Doğrusu bunda bir ders vardır. Fakat çoğu inanmamıştır.

Tefsir