ḳâlû enü'minü leke vettebe`ake-l'erẕelûn.
"Sana mı inanacağız? Sana en rezil kimseler uymaktadır" dediler.
ḳâle vemâ `ilmî bimâ kânû ya`melûn.
Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi.
in ḥisâbühüm illâ `alâ rabbî lev teş`urûn.
Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi.
vemâ ene biṭâridi-lmü'minîn.
Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi.
in ene illâ neẕîrum mübîn.
Nuh: "Onların yaptıkları hakkında bir bilgim yoktur; hesabları Rabbime aittir, düşünsenize! Ben inananları kovacak değilim. Ben sadece açıkça uyarıcıyım" dedi.
ḳâlû leil lem tentehi yâ nûḥu letekûnenne mine-lmercûmîn.
"Ey Nuh! Eğer bu işe son vermezsen, şüphesiz taşlanacaklardan olacaksın" dediler.
ḳâle rabbi inne ḳavmî keẕẕebûn.
Nuh: "Rabbim! Milletim beni yalanladı. Benimle onların arasında Sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki inananları kurtar" dedi.
feftaḥ beynî vebeynehüm fetḥav veneccinî vemem me`iye mine-lmü'minîn.
Nuh: "Rabbim! Milletim beni yalanladı. Benimle onların arasında Sen hüküm ver. Beni ve beraberimdeki inananları kurtar" dedi.
feenceynâhü vemem me`ahû fi-lfülki-lmeşḥûn.
Bunun üzerine onu ve beraberinde bulunanları, dolu bir gemi içinde taşıyarak kurtardık.
ŝümme agraḳnâ ba`dü-lbâḳîn.
Sonra de geride kalanları suda boğduk.