Skip to main content

وَٱلَّتِىٓ
olanı (Meryemi)
أَحْصَنَتْ
korumuş
فَرْجَهَا
ırzını
فَنَفَخْنَا
ve üflemiştik
فِيهَا
ona
مِن رُّوحِنَا
ruhumuzdan
وَجَعَلْنَٰهَا
ve onu yapmıştık
وَٱبْنَهَآ
ve oğlunu
ءَايَةً
bir ibret
لِّلْعَٰلَمِينَ
alemlere

velletî aḥṣanet fercehâ fenefaḫnâ fîhâ mir rûḥinâ vece`alnâhâ vebnehâ âyetel lil`âlemîn.

Mahrem yerini koruyan Meryem'e ruhumuzdan üflemiş, onu ve oğlunu, alemler için bir mucize kılmıştık.

Tefsir

إِنَّ
işte
هَٰذِهِۦٓ
bu
أُمَّتُكُمْ
sizin ümmetiniz
أُمَّةً
ümmettir
وَٰحِدَةً
bir tek
وَأَنَا۠
şüphesiz benim
رَبُّكُمْ
sizin Rabbiniz
فَٱعْبُدُونِ
yalnız bana kulluk edin

inne hâẕihî ümmetüküm ümmetev vâḥideh. veenâ rabbüküm fa`büdûn.

Doğrusu tevhid dini olan Müslümanlık, bir tek din olarak sizin dininizdir ve Ben de Rabbinizim, artık Bana kulluk edin.

Tefsir

وَتَقَطَّعُوٓا۟
ve parçaladılar
أَمْرَهُم
işlerini
بَيْنَهُمْۖ
aralarında
كُلٌّ
hepsi
إِلَيْنَا
bize
رَٰجِعُونَ
döneceklerdir

veteḳaṭṭa`û emrahüm beynehüm. küllün ileynâ râci`ûn.

Ama insanlar, din konusunda aralarında bölüklere ayrıldılar, hepsi Bize döneceklerdir.

Tefsir

فَمَن
kim
يَعْمَلْ
yaparsa
مِنَ ٱلصَّٰلِحَٰتِ
iyi işlerden
وَهُوَ
ve o
مُؤْمِنٌ
inanmış olarak
فَلَا
asla
كُفْرَانَ
nankörlük edilmez
لِسَعْيِهِۦ
onun çabasına
وَإِنَّا
şüphesiz biz
لَهُۥ
onu (çalışmasını)
كَٰتِبُونَ
yazmaktayız

femey ya`mel mine-ṣṣâliḥâti vehüve mü'minün felâ küfrâne lisa`yih. veinnâ lehû kâtibûn.

İnanmış olarak yararlı iş işleyenin ameli inkar edilmeyecektir. Biz onu yazmaktayız.

Tefsir

وَحَرَٰمٌ
ve (yaşamak) haramdır
عَلَىٰ قَرْيَةٍ
bir ülkeye
أَهْلَكْنَٰهَآ
helak ettiğimiz
أَنَّهُمْ
onlar
لَا يَرْجِعُونَ
bir daha geri dönemezler

veḥarâmün `alâ ḳaryetin ehleknâhâ ennehüm lâ yerci`ûn.

Yok ettiğimiz kasaba halkının ahirette ceza görmek üzere Bize dönmemesi imkansızdır.

Tefsir

حَتَّىٰٓ
nihayet
إِذَا
zaman
فُتِحَتْ
önü açıldığı
يَأْجُوجُ
Ye'cuc'un
وَمَأْجُوجُ
ve Me'cuc'un
وَهُم
ve onlar
مِّن كُلِّ
her
حَدَبٍ
tepeden
يَنسِلُونَ
akın etmeye başladıkları

ḥattâ iẕâ fütiḥat ye'cûcü veme'cûcü vehüm min külli ḥadebiy yensilûn.

Yecüc ve Mecüc'ün seddi yıkıldığı zaman her dere ve tepeden boşanırlar.

Tefsir

وَٱقْتَرَبَ
ve yaklaşır
ٱلْوَعْدُ
va'd
ٱلْحَقُّ
gerçek
فَإِذَا
birden
هِىَ
o
شَٰخِصَةٌ
donup kalır
أَبْصَٰرُ
gözleri
ٱلَّذِينَ
kimselerin
كَفَرُوا۟
inkar eden(lerin)
يَٰوَيْلَنَا
vah bize
قَدْ
gerçekten
كُنَّا
biz idik
فِى
içinde
غَفْلَةٍ
gaflet
مِّنْ هَٰذَا
bundan
بَلْ
meğer
كُنَّا
biz
ظَٰلِمِينَ
zulmediyormuşuz

vaḳterabe-lva`dü-lḥaḳḳu feiẕâ hiye şâḫiṣatün ebṣâru-lleẕîne keferû. yâ veylenâ ḳad künnâ fî gafletim min hâẕâ bel künnâ żâlimîn.

Gerçek vaad yaklaştığında, inkar edenlerin gözleri beleriverir: "Vah bize! Bundan önce gaflet içindeydik, hem de zalimdik" derler.

Tefsir

إِنَّكُمْ
şüphesiz siz
وَمَا
ve
تَعْبُدُونَ
taptıklarınız
مِن دُونِ
başka
ٱللَّهِ
Allah'tan
حَصَبُ
odunusunuz
جَهَنَّمَ
cehennemin
أَنتُمْ
siz
لَهَا
oraya
وَٰرِدُونَ
gireceksiniz

inneküm vemâ ta`büdûne min dûni-llâhi ḥaṣabü cehennem. entüm lehâ vâridûn.

Siz ve Allah'tan başka taptıklarınız, cehennemin yakıtısınız; oraya gireceksiniz.

Tefsir

لَوْ
eğer
كَانَ
olsalardı
هَٰٓؤُلَآءِ
onlar
ءَالِهَةً
tanrılar
مَّا وَرَدُوهَاۖ
oraya girmezlerdi
وَكُلٌّ
oysa hepsi
فِيهَا
orada
خَٰلِدُونَ
sürekli kalacaklardır

lev kâne hâülâi âlihetem mâ veradûhâ. veküllün fîhâ ḫâlidûn.

Eğer bunlar tanrı olsaydı cehenneme girmezlerdi; hepsi orada temelli kalacaktır.

Tefsir

لَهُمْ
onlar için vardır
فِيهَا
orada
زَفِيرٌ
bir inleme
وَهُمْ
ve onlar
فِيهَا
orada
لَا
hiçbir şey
يَسْمَعُونَ
işitmezler

lehüm fîhâ zefîruv vehüm fîhâ lâ yesme`ûn.

Orada onlara ah etmek vardır; birşey de işitemezler.

Tefsir