Skip to main content

وَمَثَلُ
durumu
ٱلَّذِينَ
kimselerin
كَفَرُوا۟
inkar eden
كَمَثَلِ
haline benzer
ٱلَّذِى
kimsenin
يَنْعِقُ
haykıran
بِمَا
şeylere(hayvanlara)
لَا يَسْمَعُ
bir şey işitmeyen
إِلَّا
başka
دُعَآءً
çağırmadan
وَنِدَآءًۚ
ve bağırtıdan
صُمٌّۢ
sağırdırlar
بُكْمٌ
dilsizdirler
عُمْىٌ
kördürler
فَهُمْ
onun için onlar
لَا يَعْقِلُونَ
düşünmezler

vemeŝelü-lleẕîne keferû kemeŝeli-lleẕî yen`iḳu bimâ lâ yesme`u illâ dü`âev venidââ. ṣummüm bükmün `umyün fehüm lâ ya`ḳilûn.

İnkar edenlerin durumu, çağırma ve bağırmadan başkasını duymayarak haykıran gibidir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, bu yüzden akledemezler.

Tefsir

يَٰٓأَيُّهَا
Ey
ٱلَّذِينَ
kimseler
ءَامَنُوا۟
inananlar
كُلُوا۟
yeyin
مِن طَيِّبَٰتِ
iyilerinden
مَا
ne ki
رَزَقْنَٰكُمْ
size rızık olarak verdik
وَٱشْكُرُوا۟
ve şükredin
لِلَّهِ
Allah'a
إِن
eğer
كُنتُمْ
iseniz
إِيَّاهُ
yalnızca ona
تَعْبُدُونَ
(ona) tapıyor

yâ eyyühe-lleẕîne âmenû külû min ṭayyibâti mâ razaḳnâküm veşkürû lillâhi in küntüm iyyâhü ta`büdûn.

Ey İnananlar! Sizi rızıklandırdığımızın temizlerinden yiyin; yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız, O'na şükredin.

Tefsir

إِنَّمَا
şüphesiz
حَرَّمَ
haram kıldı
عَلَيْكُمُ
size
ٱلْمَيْتَةَ
leş
وَٱلدَّمَ
ve kan
وَلَحْمَ
ve etini
ٱلْخِنزِيرِ
domuz
وَمَآ
ve şeyleri
أُهِلَّ
kesilen
بِهِۦ
adına
لِغَيْرِ
başkası
ٱللَّهِۖ
Allah'tan
فَمَنِ
ama kim
ٱضْطُرَّ
mecbur kalırsa
غَيْرَ بَاغٍ
saldırmaksızın
وَلَا عَادٍ
ve sınırı aşmaksızın
فَلَآ
yoktur
إِثْمَ
günah
عَلَيْهِۚ
ona
إِنَّ
muhakkak ki
ٱللَّهَ
Allah
غَفُورٌ
çok bağışlayandır
رَّحِيمٌ
çok esirgeyendir

innemâ ḥarrame `aleykümü-lmeytete veddeme velaḥme-lḫinzîri vemâ ühille bihî ligayri-llâh. femeni-ḍṭurra gayra bâgiv velâ `âdin felâ iŝme `aleyh. inne-llâhe gafûrur raḥîm.

Şüphesiz size ölü hayvan etini, kanı, domuz etini, Allah'tan başkası için kesilen hayvanı haram kılmıştır; fakat, darda kalana, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere günah sayılmaz. Çünkü Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

Tefsir

إِنَّ
şüphesiz
ٱلَّذِينَ
kimseler
يَكْتُمُونَ
gizleyen
مَآ
bir şey
أَنزَلَ
indirdiği
ٱللَّهُ
Allah'ın
مِنَ ٱلْكِتَٰبِ
Kitaptan
وَيَشْتَرُونَ
ve satanlar
بِهِۦ
onu
ثَمَنًا
paraya
قَلِيلًاۙ
azıcık
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte onlar
مَا
bir şey
يَأْكُلُونَ
yemezler
فِى بُطُونِهِمْ
karınlarına
إِلَّا
başka
ٱلنَّارَ
ateşten
وَلَا يُكَلِّمُهُمُ
onlara konuşmayacak
ٱللَّهُ
Allah
يَوْمَ
günü
ٱلْقِيَٰمَةِ
Kıyamet
وَلَا يُزَكِّيهِمْ
ve onları temizlemeyecektir
وَلَهُمْ
ve onlar için vardır
عَذَابٌ
bir azab
أَلِيمٌ
acıklı

inne-lleẕîne yektümûne mâ enzele-llâhü mine-lkitâbi veyeşterûne bihî ŝemenen ḳalîlen ülâike mâ ye'külûne fî büṭûnihim ille-nnâra velâ yükellimühümü-llâhü yevme-lḳiyâmeti velâ yüzekkîhim. velehüm `aẕâbün elîm.

Gerçekten, Allah'ın indirdiği Kitap'tan bir şeyi gizlemede bulunup onu az bir değere değişenler var ya, onların karınlarına tıkındıkları ancak ateştir. Allah kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları günahlardan arıtmaz. Onlara elem verici azab vardır.

Tefsir

أُو۟لَٰٓئِكَ
onlar
ٱلَّذِينَ
kimselerdir
ٱشْتَرَوُا۟
satın alan
ٱلضَّلَٰلَةَ
sapıklığı
بِٱلْهُدَىٰ
hidayet karşılığında
وَٱلْعَذَابَ
ve azab
بِٱلْمَغْفِرَةِۚ
mağfiret karşılığında
فَمَآ
ne kadar
أَصْبَرَهُمْ
cesaretlidirler
عَلَى
karşı
ٱلنَّارِ
ateşe

ülâike-lleẕîne-şteravu-ḍḍalâlete bilhüdâ vel`aẕâbe bilmagfirah. femâ aṣberahüm `ale-nnâr.

Onlar doğruluk yerine sapıklığı, mağfiret yerine azabı alanlardır.

Tefsir

ذَٰلِكَ
işte böyle
بِأَنَّ
gerçekten
ٱللَّهَ
Allah
نَزَّلَ
indirmiştir
ٱلْكِتَٰبَ
Kitabı
بِٱلْحَقِّۗ
hak olarak
وَإِنَّ
ve elbette
ٱلَّذِينَ
kimseler
ٱخْتَلَفُوا۟
ayrılığa düşen
فِى ٱلْكِتَٰبِ
Kitapta
لَفِى
içindedirler
شِقَاقٍۭ
anlaşmazlık
بَعِيدٍ
derin bir

ẕâlike bienne-llâhe nezzele-lkitâbe bilḥaḳḳ. veinne-lleẕîne-ḫtelefû fi-lkitâbi lefî şiḳâḳum be`îd.

Bu da, Allah'ın Kitab'ı doğru olarak indirmesinden ileri geliyor. Kitap hakkında ayrılığa düşenler doğrusu derin bir çıkmazdadırlar.

Tefsir

لَّيْسَ
değildir
ٱلْبِرَّ
iyilik
أَن تُوَلُّوا۟
çevirmeniz
وُجُوهَكُمْ
yüzlerinizi
قِبَلَ
tarafına
ٱلْمَشْرِقِ
doğu
وَٱلْمَغْرِبِ
ve batı
وَلَٰكِنَّ
fakat
ٱلْبِرَّ
iyilik
مَنْ
kişinin
ءَامَنَ
inanmasıdır
بِٱللَّهِ
Allah'a
وَٱلْيَوْمِ
ve gününe
ٱلْءَاخِرِ
ahiret
وَٱلْمَلَٰٓئِكَةِ
ve meleklere
وَٱلْكِتَٰبِ
ve Kitaba
وَٱلنَّبِيِّۦنَ
ve peygamberlere
وَءَاتَى
ve vermesidir
ٱلْمَالَ
malını
عَلَىٰ حُبِّهِۦ
sevdiği
ذَوِى ٱلْقُرْبَىٰ
yakınlara
وَٱلْيَتَٰمَىٰ
ve yetimlere
وَٱلْمَسَٰكِينَ
ve yoksullara
وَٱبْنَ
ve
ٱلسَّبِيلِ
yolda kalmışlara
وَٱلسَّآئِلِينَ
ve dilencilere
وَفِى
ve
ٱلرِّقَابِ
kölelere
وَأَقَامَ
ve kılmasıdır
ٱلصَّلَوٰةَ
namazı
وَءَاتَى
ve vermesidir
ٱلزَّكَوٰةَ
zekatı
وَٱلْمُوفُونَ
yerine getirmeleridir
بِعَهْدِهِمْ
andlaşmalarını
إِذَا
zaman
عَٰهَدُوا۟ۖ
andlaşma yaptıkları
وَٱلصَّٰبِرِينَ
ve sabrederler
فِى ٱلْبَأْسَآءِ
sıkıntıda
وَٱلضَّرَّآءِ
ve hastalıkta
وَحِينَ
ve zamanında
ٱلْبَأْسِۗ
savaş
أُو۟لَٰٓئِكَ
işte onlar
ٱلَّذِينَ
kimselerdir
صَدَقُوا۟ۖ
doğru olan
وَأُو۟لَٰٓئِكَ
ve işte onlar
هُمُ
onlardır
ٱلْمُتَّقُونَ
muttakiler

leyse-lbirra en tüvellû vucûheküm ḳibele-lmeşriḳi velmagribi velâkinne-lbirra men âmene billâhi velyevmi-l'âḫiri velmelâiketi velkitâbi vennebiyyîn. veâte-lmâle `alâ ḥubbihî ẕevi-lḳurbâ velyetâmâ velmesâkîne vebne-ssebîli vessâilîne vefi-rriḳâb. veeḳâme-ṣṣalâte veâte-zzekâh. velmûfûne bi`ahdihim iẕâ `âhedû. veṣṣâbirîne fi-lbe'sâi veḍḍarrâi veḥîne-lbe's. ülâike-lleẕîne ṣadeḳû. veülâike hümü-lmütteḳûn.

Yüzlerinizi doğudan yana ve batıdan yana çevirmeniz iyi olmak demek değildir; Lakin iyi olan, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitap'a, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere, yolculara, yoksullara ve köleler uğrunda mal veren, namaz kılan, zekat veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler, zorda, darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır.

Tefsir

يَٰٓأَيُّهَا
Ey
ٱلَّذِينَ
kimseler
ءَامَنُوا۟
iman edenler
كُتِبَ
farz kılındı
عَلَيْكُمُ
size
ٱلْقِصَاصُ
kısas
فِى ٱلْقَتْلَىۖ
öldürmelerde
ٱلْحُرُّ
hür
بِٱلْحُرِّ
hür ile
وَٱلْعَبْدُ
köle
بِٱلْعَبْدِ
köle ile
وَٱلْأُنثَىٰ
kadın
بِٱلْأُنثَىٰۚ
kadın ile
فَمَنْ
kimse
عُفِىَ
affedilen
لَهُۥ
kendisi
مِنْ
tarafından
أَخِيهِ
kardeşi
شَىْءٌ
bir şey
فَٱتِّبَاعٌۢ
artık uymalıdır
بِٱلْمَعْرُوفِ
örfe
وَأَدَآءٌ
ve (diyeti) ödemelidir
إِلَيْهِ
ona
بِإِحْسَٰنٍۗ
güzelce
ذَٰلِكَ
bu
تَخْفِيفٌ
bir hafifletme
مِّن
tarafından
رَّبِّكُمْ
Rabbiniz
وَرَحْمَةٌۗ
ve rahmettir
فَمَنِ
artk kim
ٱعْتَدَىٰ
haddi aşarsa
بَعْدَ
sonra
ذَٰلِكَ
bundan
فَلَهُۥ
onun için vardır
عَذَابٌ
bir azab
أَلِيمٌ
acıklı

yâ eyyühe-lleẕîne âmenû kütibe `aleykümü-lḳiṣâṣu fi-lḳatlâ. elḥurru bilḥurri vel`abdü bil`abdi vel'ünŝâ bil'ünŝâ. femen `ufiye lehû min eḫîhi şey'ün fettibâ`um bilma`rûfi veedâün ileyhi biiḥsân. ẕâlike taḫfîfüm mir rabbiküm veraḥmetün. femeni-`tedâ ba`de ẕâlike felehû `aẕâbün elîm.

Ey İnananlar! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı: Hür ile hür insan, köle ile köle ve kadın ile kadın. Öldüren, ölenin kardeşi tarafından bağışlanmışsa, kendisine örfe uymak ve bağışlayana güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu, Rabbiniz'den bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem verici azab vardır.

Tefsir

وَلَكُمْ
ve sizin için vardır
فِى ٱلْقِصَاصِ
kısasta
حَيَوٰةٌ
hayat
يَٰٓأُو۟لِى
Ey sahipleri
ٱلْأَلْبَٰبِ
akıl
لَعَلَّكُمْ
böylece
تَتَّقُونَ
korunursunuz

veleküm fi-lḳiṣâṣi ḥayâtüy yâ ûli-l'elbâbi le`alleküm tetteḳûn.

Ey akıl sahibleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Artık, Allah'a karşı gelmekten sakınırsınız.

Tefsir

كُتِبَ
yazıldı (farz kılındı)
عَلَيْكُمْ
size
إِذَا
zaman
حَضَرَ
geldiği
أَحَدَكُمُ
birinize
ٱلْمَوْتُ
ölüm
إِن
eğer
تَرَكَ
bırakacaksa
خَيْرًا
bir hayır (mal)
ٱلْوَصِيَّةُ
vasiyyet etmek
لِلْوَٰلِدَيْنِ
anaya babaya
وَٱلْأَقْرَبِينَ
ve yakınlara
بِٱلْمَعْرُوفِۖ
uygun bir biçimde
حَقًّا
bir haktır (borçtur)
عَلَى
üzerine
ٱلْمُتَّقِينَ
muttakiler

kütibe `aleyküm iẕâ ḥaḍara eḥadekümü-lmevtü in terake ḫayran. elveṣiyyetü lilvâlideyni vel'aḳrabîne bilma`rûf. ḥaḳḳan `ale-lmütteḳîn.

Birinize ölüm geldiği zaman, eğer mal bırakıyorsa, ana babaya, yakınlara, uygun bir tarzda vasiyet etmesi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara bir borç olarak size farz kılındı.

Tefsir