veâteynâhüm âyâtinâ fekânû `anhâ mü`riḍîn.
Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde, yüz çevirmişlerdi.
vekânû yenḥitûne mine-lcibâli büyûten âminîn.
Dağlarda, güven içinde olarak evler yontuyorlardı.
feeḫaẕethümu-ṣṣayḥatü muṣbiḥîn.
Sabaha karşı çığlık onları yakalayıverdi.
femâ agnâ `anhüm mâ kânû yeksibûn.
Yaptıkları kendilerine bir fayda sağlamadı.
vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ illâ bilḥaḳḳi. veinne-ssâ`ate leâtiyetün faṣfeḥi-ṣṣafḥa-lcemîl.
Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları gereğince yarattık. Kıyamet günü şüphesiz gelecektir. O halde yumuşak ve iyi davran.
inne rabbeke hüve-lḫallâḳu-l`alîm.
Doğrusu yaratan ve bilen ancak Rabbindir.
veleḳad âteynâke seb`am mine-lmeŝânî velḳur'âne-l`ażîm.
And olsun ki, sana daima tekrarlanan yedi ayetli Fatiha'yı ve Kuran-ı Azim'i verdik.
lâ temüddenne `ayneyke ilâ mâ metta`nâ bihî ezvâcem minhüm velâ taḥzen `aleyhim vaḫfiḍ cenâḥake lilmü'minîn.
Kafirler içinde bazı kimselere verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme, onlara üzülme; inananları kanatların altına al.
veḳul innî ene-nneẕîru-lmübîn.
De ki: "Doğrusu ben apaçık bir uyarıcıyım."
kemâ enzelnâ `ale-lmuḳtesimîn.
Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.