Skip to main content

وَءَاتَيْنَٰهُمْ
ve onlara verdik
ءَايَٰتِنَا
ayetlerimizi
فَكَانُوا۟
fakat idiler
عَنْهَا
onlardan
مُعْرِضِينَ
yüz çeviriyorlar

veâteynâhüm âyâtinâ fekânû `anhâ mü`riḍîn.

Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde, yüz çevirmişlerdi.

Tefsir

وَكَانُوا۟
ve
يَنْحِتُونَ
yontuyorlardı
مِنَ ٱلْجِبَالِ
dağlardan
بُيُوتًا
evler
ءَامِنِينَ
güvenli

vekânû yenḥitûne mine-lcibâli büyûten âminîn.

Dağlarda, güven içinde olarak evler yontuyorlardı.

Tefsir

فَأَخَذَتْهُمُ
fakat onları da yakaladı
ٱلصَّيْحَةُ
(o) korkunç ses
مُصْبِحِينَ
sabaha girerlerken

feeḫaẕethümu-ṣṣayḥatü muṣbiḥîn.

Sabaha karşı çığlık onları yakalayıverdi.

Tefsir

فَمَآ أَغْنَىٰ
hiçbir şeyi savamadı
عَنْهُم
kendilerinden
مَّا
şeyler
كَانُوا۟
oldukları
يَكْسِبُونَ
kazanıyor(lar)

femâ agnâ `anhüm mâ kânû yeksibûn.

Yaptıkları kendilerine bir fayda sağlamadı.

Tefsir

وَمَا
ve
خَلَقْنَا
biz yaratmadık
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
gökleri
وَٱلْأَرْضَ
ve yeri
وَمَا
ve ne de
بَيْنَهُمَآ
bunlar arasındakileri
إِلَّا
ancak (yarattık)
بِٱلْحَقِّۗ
hak ile
وَإِنَّ
ve mutlaka
ٱلسَّاعَةَ
o sa'at
لَءَاتِيَةٌۖ
gelecektir
فَٱصْفَحِ
şimdi sen hareket et
ٱلصَّفْحَ
bir hoşgörü ile
ٱلْجَمِيلَ
güzel

vemâ ḫalaḳne-ssemâvâti vel'arḍa vemâ beynehümâ illâ bilḥaḳḳi. veinne-ssâ`ate leâtiyetün faṣfeḥi-ṣṣafḥa-lcemîl.

Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları gereğince yarattık. Kıyamet günü şüphesiz gelecektir. O halde yumuşak ve iyi davran.

Tefsir

إِنَّ
şüphesiz
رَبَّكَ
Rabbin
هُوَ
O
ٱلْخَلَّٰقُ
yaratandır
ٱلْعَلِيمُ
bilendir

inne rabbeke hüve-lḫallâḳu-l`alîm.

Doğrusu yaratan ve bilen ancak Rabbindir.

Tefsir

وَلَقَدْ
ve andolsun
ءَاتَيْنَٰكَ
sana verdik
سَبْعًا
yedi
مِّنَ ٱلْمَثَانِى
ikililerden
وَٱلْقُرْءَانَ
ve Kur'an'ı
ٱلْعَظِيمَ
büyük

veleḳad âteynâke seb`am mine-lmeŝânî velḳur'âne-l`ażîm.

And olsun ki, sana daima tekrarlanan yedi ayetli Fatiha'yı ve Kuran-ı Azim'i verdik.

Tefsir

لَا تَمُدَّنَّ
dikme
عَيْنَيْكَ
gözlerini
إِلَىٰ مَا مَتَّعْنَا
verdiğimiz dünyalığa
بِهِۦٓ
onunla
أَزْوَٰجًا
bazı çiftlere
مِّنْهُمْ
onlardan
وَلَا
ve
تَحْزَنْ
üzülme
عَلَيْهِمْ
onlara
وَٱخْفِضْ
ve indir
جَنَاحَكَ
kanadını
لِلْمُؤْمِنِينَ
mü'minlere

lâ temüddenne `ayneyke ilâ mâ metta`nâ bihî ezvâcem minhüm velâ taḥzen `aleyhim vaḫfiḍ cenâḥake lilmü'minîn.

Kafirler içinde bazı kimselere verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme, onlara üzülme; inananları kanatların altına al.

Tefsir

وَقُلْ
ve de ki
إِنِّىٓ
ben ancak
أَنَا
ben
ٱلنَّذِيرُ
bir uyarıcıyım
ٱلْمُبِينُ
apaçık

veḳul innî ene-nneẕîru-lmübîn.

De ki: "Doğrusu ben apaçık bir uyarıcıyım."

Tefsir

كَمَآ
gibi
أَنزَلْنَا
indirdiğimiz
عَلَى ٱلْمُقْتَسِمِينَ
kısımlara ayıranlara

kemâ enzelnâ `ale-lmuḳtesimîn.

Kuran'ı işlerine geldiği gibi bölenlere de, kendi Kitablarının bir kısmına inanıp bir kısmını kabul etmeyen yahudi ve hıristiyanlara da nitekim Kitap indirmiştik; Rabbine and olsun ki hepsini, yaptıklarından sorumlu tutacağız.

Tefsir