vemâ ye'tîhim mir rasûlin illâ kânû bihî yestehziûn.
Onlara gelen her peygamberi alaya alıyorlardı.
keẕâlike neslükühû fî ḳulûbi-lmücrimîn.
Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır.
lâ yü'minûne bihî veḳad ḫalet sünnetü-l'evvelîn.
Aynı şekilde biz de Kitap'ı suçluların kalblerine sokarız, ama ona yine de inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin uğradıkları meydandadır.
velev fetaḥnâ `aleyhim bâbem mine-ssemâi feżallû fîhi ya`rucûn.
Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler.
leḳâlû innemâ sükkirat ebṣârunâ bel naḥnü ḳavmüm mesḥûrûn.
Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan çıkmağa koyulsalar: "Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik" derler.
veleḳad ce`alnâ fi-ssemâi bürûcev vezeyyennâhâ linnâżirîn.
And olsun ki, gökte burçlar meydana getirdik, onları bakanlar için donattık.
veḥafiżnâhâ min külli şeyṭânir racîm.
Onları, kovulmuş her şeytandan koruduk.
illâ meni-steraḳa-ssem`a feetbe`ahû şihâbüm mübîn.
Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa, parlak bir ateş onu kovalar.
vel'arḍa medednâhâ veelḳaynâ fîhâ ravâsiye veembetnâ fîhâ min külli şey'im mevzûn.
Yeri yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik.
vece`alnâ leküm fîhâ me`âyişe vemel lestüm lehû birâziḳîn.
Orada sizin ve rızık veremeyeceğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.