وَسْـَٔلِ الْقَرْيَةَ الَّتِيْ كُنَّا فِيْهَا وَالْعِيْرَ الَّتِيْٓ اَقْبَلْنَا فِيْهَاۗ وَاِنَّا لَصٰدِقُوْنَ ( يوسف: ٨٢ )
And ask
وَسْـَٔلِ
(istersen) sor
the town
ٱلْقَرْيَةَ
kente
where we were
ٱلَّتِى كُنَّا
bulunduğumuz
[in it]
فِيهَا
İçinde
and the caravan
وَٱلْعِيرَ
ve kervana
which we returned
ٱلَّتِىٓ أَقْبَلْنَا
geldiğimiz
[in it]
فِيهَاۖ
İçinde
And indeed we
وَإِنَّا
ve biz
surely (are) truthful
لَصَٰدِقُونَ
doğru söylüyoruz
ves'eli-lḳaryete-lletî künnâ fîhâ vel`îra-lletî aḳbelnâ fîhâ. veinnâ leṣâdiḳûn. (Yūsuf 12:82)
Diyanet Isleri:
Onlara sırt çevirdi, "Vah, Yusuf'a yazık oldu!" dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık acısını içinde saklıyordu.
English Sahih:
And ask the city in which we were and the caravan in which we came – and indeed, we are truthful.'" ([12] Yusuf : 82)
1 Abdulbaki Gölpınarlı
İçinde bulunduğumuz şehir halkına da sor, beraber geldiğimiz kervan halkına da ve şüphe yok ki doğru söylemekteyiz.