Skip to main content

ٱرْجِعُوٓا۟
dönün
إِلَىٰٓ أَبِيكُمْ
babanıza
فَقُولُوا۟
deyin ki
يَٰٓأَبَانَآ
Ey babamız
إِنَّ
şüphesiz
ٱبْنَكَ
oğlun
سَرَقَ
hırsızlık etti
وَمَا
değiliz
شَهِدْنَآ
biz şahid
إِلَّا
dışındakine
بِمَا
şeyin
عَلِمْنَا
bildiğimiz
وَمَا
ve
كُنَّا
biz değiliz
لِلْغَيْبِ
gaybın
حَٰفِظِينَ
muhafızları

irci`û ilâ ebîküm feḳûlû yâ ebânâ inne-bneke seraḳ. vemâ şehidnâ illâ bimâ `alimnâ vemâ künnâ lilgaybi ḥâfiżîn.

Yakup: "Sizi nefsiniz bir iş yapmaya sürükledi, artık bana güzelce sabır gerekir; belki Allah hepsini birden bana getirecektir, çünkü O bilendir, hakimdir" dedi.

Tefsir

وَسْـَٔلِ
(istersen) sor
ٱلْقَرْيَةَ
kente
ٱلَّتِى كُنَّا
bulunduğumuz
فِيهَا
İçinde
وَٱلْعِيرَ
ve kervana
ٱلَّتِىٓ أَقْبَلْنَا
geldiğimiz
فِيهَاۖ
İçinde
وَإِنَّا
ve biz
لَصَٰدِقُونَ
doğru söylüyoruz

ves'eli-lḳaryete-lletî künnâ fîhâ vel`îra-lletî aḳbelnâ fîhâ. veinnâ leṣâdiḳûn.

Onlara sırt çevirdi, "Vah, Yusuf'a yazık oldu!" dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık acısını içinde saklıyordu.

Tefsir

قَالَ
dedi
بَلْ
herhalde
سَوَّلَتْ
süsledi
لَكُمْ
size
أَنفُسُكُمْ
nefisleriniz
أَمْرًاۖ
bir işi
فَصَبْرٌ
artık sabretmek gerek
جَمِيلٌۖ
güzelce
عَسَى
belki de
ٱللَّهُ
Allah
أَن يَأْتِيَنِى
bana getirir
بِهِمْ
onların
جَمِيعًاۚ
hepsini
إِنَّهُۥ
çünkü o
هُوَ
O
ٱلْعَلِيمُ
bilendir
ٱلْحَكِيمُ
herşeyi hikmetle yapandır

ḳâle bel sevvelet leküm enfüsüküm emrâ. feṣabrun cemîl. `asa-llâhü ey ye'tiyenî bihim cemî`â. innehû hüve-l`alîmü-lḥakîm.

Onlara sırt çevirdi, "Vah, Yusuf'a yazık oldu!" dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık acısını içinde saklıyordu.

Tefsir

وَتَوَلَّىٰ
ve yüzünü çevirdi
عَنْهُمْ
onlardan
وَقَالَ
ve dedi
يَٰٓأَسَفَىٰ
Ey kederim
عَلَىٰ
üzerindeki
يُوسُفَ
Yusuf
وَٱبْيَضَّتْ
ve ağardı
عَيْنَاهُ
gözleri
مِنَ ٱلْحُزْنِ
kederden
فَهُوَ
O
كَظِيمٌ
yutkunuyordu

vetevellâ `anhüm veḳâle yâ esefâ `alâ yûsüfe vebyeḍḍat `aynâhü mine-lḥuzni fehüve keżîm.

Onlara sırt çevirdi, "Vah, Yusuf'a yazık oldu!" dedi ve üzüntüden gözlerine ak düştü. Artık acısını içinde saklıyordu.

Tefsir

قَالُوا۟
dediler ki
تَٱللَّهِ
Vallahi
تَفْتَؤُا۟
sen hâlâ
تَذْكُرُ
anıyorsun
يُوسُفَ
Yusuf'u
حَتَّىٰ
sonunda
تَكُونَ
olacaksın
حَرَضًا
hasta
أَوْ
yahut
تَكُونَ
olacaksın
مِنَ ٱلْهَٰلِكِينَ
helak olanlardan

ḳâlû tellâhi tefteü teẕküru yûsüfe ḥattâ tekûne ḥaraḍan ev tekûne mine-lhâlikîn.

"Allah'a yemin ederiz ki, Yusuf'u anıp durman seni bitkin düşürecek veya helak olacaksın" dediler.

Tefsir

قَالَ
dedi
إِنَّمَآ
şüphesiz ben
أَشْكُوا۟
arz ederim
بَثِّى
üzüntümü
وَحُزْنِىٓ
ve tasamı
إِلَى
yalnız
ٱللَّهِ
Allah'a
وَأَعْلَمُ
ve bilirim
مِنَ
tarafından
ٱللَّهِ
Allah
مَا
şeyleri
لَا تَعْلَمُونَ
sizin bilmediğiniz

ḳâle innemâ eşkû beŝŝî veḥuznî ile-llâhi vea`lemü mine-llâhi mâ lâ ta`lemûn.

Yakup: "Ben üzüntü ve tasamı yalnız Allah'a açarım. Allah katından, sizin bilmediklerinizi bilirim" dedi.

Tefsir

يَٰبَنِىَّ
ey oğullarım
ٱذْهَبُوا۟
gidin
فَتَحَسَّسُوا۟
araştırın
مِن يُوسُفَ
Yusuf'u
وَأَخِيهِ
ve kardeşini
وَلَا تَا۟يْـَٔسُوا۟
umut kesmeyin
مِن رَّوْحِ
rahmetinden
ٱللَّهِۖ
Allah'ın
إِنَّهُۥ
zira
لَا يَا۟يْـَٔسُ
umut kesmez
مِن رَّوْحِ
rahmetinden
ٱللَّهِ
Allah'ın
إِلَّا
başkası
ٱلْقَوْمُ
kavimden
ٱلْكَٰفِرُونَ
kafir

yâ benîye-ẕhebû feteḥassesû miy yûsüfe veeḫîhi velâ tey'esû mir ravḥi-llâh. innehû lâ yey'esü mir ravḥi-llâhi ille-lḳavmü-lkâfirûn.

"Ey Oğullarım! Gidin, Yusuf'u ve kardeşini arayın. Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin; doğrusu kafirlerden başkası Allah'ın rahmetinden ümidini kesmez."

Tefsir

فَلَمَّا
böylece
دَخَلُوا۟
girdiklerinde
عَلَيْهِ
onun huzuruna
قَالُوا۟
dediler ki
يَٰٓأَيُّهَا
Ey
ٱلْعَزِيزُ
vezir
مَسَّنَا
bize dokundu
وَأَهْلَنَا
ve çocuklarımıza
ٱلضُّرُّ
darlık
وَجِئْنَا
ve geldik
بِبِضَٰعَةٍ
bir sermaye ile
مُّزْجَىٰةٍ
değersiz
فَأَوْفِ
tam ver
لَنَا
bize
ٱلْكَيْلَ
ölçyü
وَتَصَدَّقْ
ve tasadduk eyle
عَلَيْنَآۖ
bize
إِنَّ
çünkü
ٱللَّهَ
Allah
يَجْزِى
mükafatlandırır
ٱلْمُتَصَدِّقِينَ
tasadduk edenleri

felemmâ deḫalû `aleyhi ḳâlû yâ eyyühe-l`azîzü messenâ veehlene-ḍḍurru veci'nâ bibiḍâ`atim müzcâtin feevfi lene-lkeyle veteṣaddaḳ `aleynâ. inne-llâhe yeczi-lmüteṣaddiḳîn.

Kardeşleri vezirin yanına vardıklarında: "Ey Vezir! Biz ve çoluk çocuğumuz darlığa uğradık; pek değersiz bir malla geldik; ölçeği bize tam yap ve sadaka ver; Allah sadaka verenleri şüphesiz mükafatlandırır" dediler.

Tefsir

قَالَ
dedi ki
هَلْ
mi?
عَلِمْتُم
bildiniz
مَّا
neler
فَعَلْتُم
yaptığınızı
بِيُوسُفَ
Yusuf'a
وَأَخِيهِ
ve kardeşine
إِذْ
iken
أَنتُمْ
sizler
جَٰهِلُونَ
cahiller

ḳâle hel `alimtüm mâ fe`altüm biyûsüfe veeḫîhi iẕ entüm câhilûn.

"Siz, Yusuf ve kardeşine bilmeden neler yaptığınızın farkında mısınız?" dedi.

Tefsir

قَالُوٓا۟
dediler
أَءِنَّكَ
yoksa sen misin?
لَأَنتَ
sen
يُوسُفُۖ
Yusuf
قَالَ
dedi
أَنَا۠
ben
يُوسُفُ
Yusuf'um
وَهَٰذَآ
ve bu da
أَخِىۖ
kardeşimdir
قَدْ
muhakkak
مَنَّ
lutfetti
ٱللَّهُ
Allah
عَلَيْنَآۖ
bize
إِنَّهُۥ
doğrusu o
مَن
kim
يَتَّقِ
korkarsa
وَيَصْبِرْ
ve sabrederse
فَإِنَّ
şüphesiz
ٱللَّهَ
Allah
لَا يُضِيعُ
zayi etmez
أَجْرَ
ecrini
ٱلْمُحْسِنِينَ
iyilik edenlerin

ḳâlû einneke leente yûsüf. ḳâle ene yûsüfü vehâẕâ eḫî. ḳad menne-llâhü `aleynâ. innehû mey yetteḳi veyaṣbir feinne-llâhe lâ yüḍî`u ecra-lmuḥsinîn.

"Yoksa sen Yusuf musun?" dediler. "Ben Yusuf'um, bu da kardeşim. Allah bize iyilikte bulundu; doğrusu kim kötülükten sakınır ve sabrederse bilsin ki Allah iyi davrananların ecrini katiyen zayi etmez" dedi..

Tefsir