Skip to main content

رَبِّ
Rabbim
قَدْ
gerçekten
ءَاتَيْتَنِى
bana verdin
مِنَ ٱلْمُلْكِ
mülk
وَعَلَّمْتَنِى
ve bana öğrettin
مِن تَأْوِيلِ
yorumunu
ٱلْأَحَادِيثِۚ
düşlerin
فَاطِرَ
yaratıcısı
ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerin
وَٱلْأَرْضِ
ve yerin
أَنتَ
sensin
وَلِىِّۦ
benim velim
فِى ٱلدُّنْيَا
dünyada
وَٱلْءَاخِرَةِۖ
ve ahirette
تَوَفَّنِى
beni öldür
مُسْلِمًا
müslüman olarak
وَأَلْحِقْنِى
ve beni kat
بِٱلصَّٰلِحِينَ
iyilere

rabbi ḳad âteytenî mine-lmülki ve`allemtenî min te'vîli-l'eḥâdîŝ. fâṭira-ssemâvâti vel'arḍi ente veliyyî fi-ddünyâ vel'âḫirah. teveffenî müslimev veelḥiḳnî biṣṣâliḥîn.

"Rabbim! Bana hükümranlık verdin, rüyaların yorumunu öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaradanı! Dünya ve ahirette işlerimi yoluna koyan sensin; benim canımı müslüman olarak al ve beni iyilere kat."

Tefsir

ذَٰلِكَ
bu
مِنْ أَنۢبَآءِ
haberlerindendir
ٱلْغَيْبِ
gayb
نُوحِيهِ
vahyettiğimiz
إِلَيْكَۖ
sana
وَمَا
değildin
كُنتَ
sen
لَدَيْهِمْ
onların yanında
إِذْ
zaman
أَجْمَعُوٓا۟
toplandıkları
أَمْرَهُمْ
yapacakları işleri için
وَهُمْ
ve onlar
يَمْكُرُونَ
tuzak kurarlarken

ẕâlike min embâi-lgaybi nûḥîhi ileyk. vemâ künte ledeyhim iẕ ecme`û emrahüm vehüm yemkürûn.

Sana böylece vahyettiklerimiz, gaybe ait haberlerdir. Onlar elbirliği edip düzen kurdukları zaman yanlarında değildin; sen ne kadar yürekten istersen iste, insanların çoğu inanmazlar.

Tefsir

وَمَآ
ve değildir
أَكْثَرُ
çoğu
ٱلنَّاسِ
insanların
وَلَوْ
ama
حَرَصْتَ
ne kadar istesen de
بِمُؤْمِنِينَ
inanacak

vemâ ekŝeru-nnâsi velev ḥaraṣte bimü'minîn.

Sana böylece vahyettiklerimiz, gaybe ait haberlerdir. Onlar elbirliği edip düzen kurdukları zaman yanlarında değildin; sen ne kadar yürekten istersen iste, insanların çoğu inanmazlar.

Tefsir

وَمَا تَسْـَٔلُهُمْ
sen istemiyorsun
عَلَيْهِ
buna karşılık
مِنْ
bir
أَجْرٍۚ
ücret
إِنْ هُوَ
O
إِلَّا
sadece
ذِكْرٌ
bir öğüttür
لِّلْعَٰلَمِينَ
bütün alemler için

vemâ tes'elühüm `aleyhi min ecr. in hüve illâ ẕikrul lil`âlemîn.

Oysa sen buna karşılık onlardan bir ücret de istemiyorsun. Kuran, alemler için sadece bir öğüttür.

Tefsir

وَكَأَيِّن
nice var ki
مِّنْ ءَايَةٍ
ayet(ler)
فِى ٱلسَّمَٰوَٰتِ
göklerde
وَٱلْأَرْضِ
ve yerde
يَمُرُّونَ
uğrarlar da
عَلَيْهَا
yanlarına
وَهُمْ
ve onlar
عَنْهَا
ondan
مُعْرِضُونَ
yüzlerini çevirirler

vekeeyyim min âyetin fi-ssemâvâti vel'arḍi yemürrûne `aleyhâ vehüm `anhâ mü`riḍûn.

Göklerde ve yerde nice belgeler vardır ki, yanlarından yüzlerini çevirerek geçerler.

Tefsir

وَمَا
ve
يُؤْمِنُ
inanmazlar
أَكْثَرُهُم
onların çoğu
بِٱللَّهِ
Allah'a
إِلَّا
dışında
وَهُم
onlar
مُّشْرِكُونَ
ortak koşmaları

vemâ yü'minü ekŝeruhüm billâhi illâ vehüm müşrikûn.

Onların çoğu, ortak koşmadan Allah'a inanmazlar.

Tefsir

أَفَأَمِنُوٓا۟
onlar emin midirler?
أَن تَأْتِيَهُمْ
kendilerine gelmeyeceğinden
غَٰشِيَةٌ
sargın bir belanın
مِّنْ عَذَابِ
azabından
ٱللَّهِ
Alah'ın
أَوْ
veya
تَأْتِيَهُمُ
kendilerine gelmeyeceğinden
ٱلسَّاعَةُ
O sa'atin
بَغْتَةً
ansızın
وَهُمْ
ve onlar
لَا
hiç
يَشْعُرُونَ
farkında değillerken

efeeminû en te'tiyehüm gâşiyetüm min `aẕâbi-llâhi ev te'tiyehümü-ssâ`atü bagtetev vehüm lâ yeş`urûn.

Allah tarafından, onları kuşatacak bir azaba uğramalarından veya farkına varmadan, kıyamet saatinin ansızın gelmesinden güvende midirler?

Tefsir

قُلْ
de ki
هَٰذِهِۦ
işte budur
سَبِيلِىٓ
benim yolum
أَدْعُوٓا۟
da'vet ederim
إِلَى ٱللَّهِۚ
Allah'a
عَلَىٰ بَصِيرَةٍ
basiretle
أَنَا۠
ben
وَمَنِ
ve kimseler
ٱتَّبَعَنِىۖ
bana uyan(lar)
وَسُبْحَٰنَ
ve şanı yücedir
ٱللَّهِ
Allah'ın
وَمَآ
ve değilim
أَنَا۠
ben
مِنَ ٱلْمُشْرِكِينَ
ortak koşanlardan

ḳul hâẕihî sebîlî ed`û ile-llâhi `alâ beṣîratin ene vemeni-ttebe`anî. vesübḥâne-llâhi vemâ ene mine-lmüşrikîn.

De ki: "Benim yolum budur; ben ve bana uyanlar bilerek insanları Allah'a çağırırız. Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Ben asla Allah'a eş koşanlardan değilim."

Tefsir

وَمَآ أَرْسَلْنَا
göndermedik
مِن قَبْلِكَ
senden önce
إِلَّا
başka
رِجَالًا
erkeklerden
نُّوحِىٓ
vahyettiğimiz
إِلَيْهِم
kendilerine
مِّنْ أَهْلِ
halkından
ٱلْقُرَىٰٓۗ
kentler
أَفَلَمْ يَسِيرُوا۟
hiç gezmediler mi?
فِى ٱلْأَرْضِ
yeryüzünde
فَيَنظُرُوا۟
görsünler
كَيْفَ
nasıl
كَانَ
olduğunu
عَٰقِبَةُ
sonunun
ٱلَّذِينَ
kimselerin
مِن قَبْلِهِمْۗ
kendilerinden önceki
وَلَدَارُ
ve yurdu
ٱلْءَاخِرَةِ
ahiret
خَيْرٌ
daha iyidir
لِّلَّذِينَ ٱتَّقَوْا۟ۗ
korunanlar için
أَفَلَا تَعْقِلُونَ
aklınızı kullanmıyor musunuz?

vemâ erselnâ min ḳablike illâ ricâlen nûḥî ileyhim min ehli-lḳurâ. efelem yesîrû fi-l'arḍi feyenżurû keyfe kâne `âḳibetü-lleẕîne min ḳablihim. veledâru-l'âḫirati ḫayrul lilleẕîne-tteḳav. efelâ ta`ḳilûn.

Senden önce kasabalar halkından şüphesiz, kendilerine vahyettiğimiz bir takım insanlar gönderdik. Yeryüzünde dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden önce geçenlerin sonlarının ne olduğunu görsünler? Ahiret yurdu Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için hayırlıdır. Akletmez misiniz?

Tefsir

حَتَّىٰٓ
hatta
إِذَا
ne zaman ki
ٱسْتَيْـَٔسَ
umutlarını kestiler
ٱلرُّسُلُ
elçiler
وَظَنُّوٓا۟
ve sandılar
أَنَّهُمْ
kendilerinin
قَدْ
gerçekten
كُذِبُوا۟
yalanlandıklarını
جَآءَهُمْ
onlara geldi
نَصْرُنَا
yardımımız
فَنُجِّىَ
ve kurtarıldı
مَن
kimseler
نَّشَآءُۖ
dilediğimiz
وَلَا
asla
يُرَدُّ
geri çevrilmez
بَأْسُنَا
azabımız
عَنِ ٱلْقَوْمِ
topluluğundan
ٱلْمُجْرِمِينَ
suçlular

ḥattâ iẕe-stey'ese-rrusülü veżannû ennehüm ḳad küẕibû câehüm naṣrunâ fenücciye men neşâ'. velâ yüraddü be'sünâ `ani-lḳavmi-lmücrimîn.

Öyle ki, peygamberler ümitsizliğe düşüp, yalanlandıklarını sandıkları bir sırada onlara yardımımız gelmiştir. Böylece, istediğimizi kurtarırız. Azabımız suçlu milletten geri çevrilemeyecektir.

Tefsir