Skip to main content

وَلَىِٕنْ اَذَقْنٰهُ نَعْمَاۤءَ بَعْدَ ضَرَّاۤءَ مَسَّتْهُ لَيَقُوْلَنَّ ذَهَبَ السَّيِّاٰتُ عَنِّيْ ۗاِنَّهٗ لَفَرِحٌ فَخُوْرٌۙ   ( هود: ١٠ )

But if
وَلَئِنْ
ve şayet
We give him a taste
أَذَقْنَٰهُ
ona tattırırsak
(of) favor
نَعْمَآءَ
bir nimet
after
بَعْدَ
sonra
hardship
ضَرَّآءَ
bir darlıktan
(has) touched him
مَسَّتْهُ
kendisine dokunan
surely he will say
لَيَقُولَنَّ
mutlaka der
"Have gone
ذَهَبَ
gitti
the evils
ٱلسَّيِّـَٔاتُ
kötülükler
from me
عَنِّىٓۚ
benden
Indeed he
إِنَّهُۥ
şüphesiz o
(is) exultant
لَفَرِحٌ
şımarık
(and) boastful
فَخُورٌ
ve böbürlenendir

velein eẕaḳnâhü na`mâe ba`de ḍarrâe messethü leyeḳûlenne ẕehebe-sseyyiâtü `annî. innehû leferiḥun feḫûr. (Hūd 11:10)

Diyanet Isleri:

Başına gelen sıkıntıdan sonra, ona bir nimet tattırırsak, "Musibetler başımdan gitti" der; doğrusu o, şımarıp böbürlenen biridir.

English Sahih:

But if We give him a taste of favor after hardship has touched him, he will surely say, "Bad times have left me." Indeed, he is exultant and boastful – ([11] Hud : 10)

1 Abdulbaki Gölpınarlı

Fakat ona, bir dertten, bir musibetten sonra nimeti tattırırsak benden bütün kötülükler gitti der. Şüphe yok ki o şımarır, böbürlenmeye övünmeye koyulur.